Sayfalar

24 Nisan 2011 Pazar

Sınavlardayım...

Bugün unuttuğum bir duygumu canlandırdım. Israrla çoktan seçmeli hayata karşı olan ben, çoktan seçmeli bir gün geçirdim. Herşeyi halletmiş gibi, akademik personel ve lisansüstü eğitim (Ales) sınavına girdim. Unutmuşum küçük lise sıralarını, unutmuşum birilerinin gözetiminde geçen zamanla yarışmayı ve unutmuşum bu zaman içinde tüm soruları çözmem gerektiğini. Çünkü yetmedi zaman, yetişmedi hepsi. Sanki sorular sadece bana, çözeyim diye verilmiş gibi tek tek ve usul usul çözmeye başladım. Gözetmen arkadaş "son yarım saat" dediğinde hatırladım bir zaman dilimi içinde bitirmem gerektiğini. Ama olsun yinede yaptım bir şeyler. Güzeldi sanki. Güzel olan sınavın başarılı geçmesi değil sınavın bana hatırlattıklarıydı..

Peki bu sınav neden yapılıyor?? Üniversiteyi bitirenlerin herhangi bir konuda yüksek lisanas yapmak istemeleri durumunda, istenen taban puanı almaları için. Almasa ne olur? Ne olacak bilgi seviyesi yetersiz görülür. Adam üniversiteyi bitirmiş ama sonradan bunamış olur ya da üniversiteyi bir şekilde bitirmiş, kopya falan geçmiş işte olur. Yada en kötüsü üniversite mezunu ama aldığı eğitimin bir üst seviyesinde eğitim almaya yeterli değil olur.. Sadece üniversite mezunu olabilir başka bir işe yaramaz. Şöyle bir anlayıştandır belkide. "arkadaş her önüne gelen yüksek lisans yapmasın, bu işlerde ayağa düşmesin" demiştir, çok bilen profesörler grubu.

Sınavdaki soruları bir görseniz, daha iyi anlardınız beni... Bu soruları okurken ister istemez sürekli soruyorsunuz kendi kendinize.. Ben bu soruyu çözmesem ne olacakki? yada bumu yani!! bu kadar basit soruların neresi ayrıştırıcı sorular? Hiç anlayamıyorsunuz bu sınavda neyin ölçüldüğünü. Sınavdan sonra herkes konuşuyor kolaydı, zordu diye ama ortak karar, zamanın yetmediği yönünde.. İşte o zaman anlıyorsunuz ki bu çok bilen profesörler hızlı düşünen ve uygulayan adamları almak istiyorlar bu eğitime.. Evet! diyorsunuz o zaman kendi kendinize, ikna olmuş numarası yaparak.. "Tabii yaa, hayat zaten hızla geçen zamana ayak uydurabilenin hayatı. Senmisin soruları tane tane çözmeye çalışan dingil.. Kim ne yapsın seni.."

Sınavın gerekçesini anladıktan sonra bu sefer başka bir sıkıntı çöküyor içinize. Ama diyorsunuz bu nasıl standart ya adam her şeyi sindirerek çözüyor ve en doğru sonuca ulaşıyorsa.. Bu tip bir adamın hiç şansı olmayacakmı.. Bu zavallı, doktor yada profesör olamayacakmı, böyle bir şansı ona kimse vermeyecekmi. Bütün suçu sorunları önce algılayıp sonra çözme çabasımı. Oysa gitseydi bir kursa, ezberleseydi soru kalıplarını, verseydi bir çuval para,  anlayamadığı ama kalıbını bildiği soruları çözüverseydi bir çırpıda, alsaydı en yüksek puanları, bu dahi adamı almak için tüm üniversiteler yalvar yakar olsaydı.. Ne güzel olurdu, akademik oluverirdi işte...

Eğitim sistemi üzerine laf etmeyenim, eleştirmeyenin, yerden yere vurmayanının neredeyse olmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Ortalık üniversite mezunu işsizle dolu.  Hergün mantar gibi üniversite açılıyor yurdumun en ücra köşelerinde bile. Bu mantar gibi üniversitelerde mantara ancak şişe olabilecek yeterlilikte hocalar eğitim verdiklerini sanarak, okutuyorlar üniversitede okuduğunu zanneden garibanları. Sonrada o garibanlar okudukları alanda yükselmek istiyorlar ama birileri diyorki "hayır!! sen buraya kadardın, üniversite mezunu işsiz olarak yaşayacaksın bundan sonra.."  Saçmasapan ve güvenilirliği her geçen gün zayıflayan bir sınavla adam seçmeye çalışıyorlar, dalga geçercesine...

Mademki seçim yapacaksın kurarsın heyetini, açarsın kapılarını herkese, tek tek alır, mülakatmı yaparsın ne yaparsan yaparsın, alırsın insanları eğitime. Ama olmaz dimi o zamanda adam kayırmaca başlar.. Tabii olmaz ki ne yapsak olamayacak, güvensizlikler üzerine yaşayan bir ülke... Güvensizlik üzerine kurulmuş bürokratik engeller ve işin olmaması için yaşanan bürokratik sabotajlar.. Sonrada birbirine güven sözü veren bürokratlar... Sahtekar dünyamın, yapmacık neferleri... Siz adam seçseniz ne olacakki.. Bence bırakın bu işleri, bir köşeye oturun ve düşünün millet uzayda fink atarken ben hala dünya yuvarlakmı değilmi niye düşünüyorum diye. Yada bir beş çayında tartışın yanlış yaptığınız yerleri... Ama olmazki... onuda yapmazsınızki. Hep eleştirenler haksızdır çünkü, hep halk isyankar, hep öğrencidir kopyeci ve yalancı.... Bir gün aslında gerçek hatalının kim olduğunu anlayacaksınız ama bu pişmanlığınızı anlatacak halk bulurmusunuz bilmem...

Bu arada sınava girerken kalem bile götüremiyorduk, yasaktı çünkü kopye kaygısından. ÖSYM'nin hediyesi bir çift kalem, bir silgi ve kalmtraşla yanıtladık soruları.. Hatta sınav kitapçıkları ve cevap kartları bile kişiye özel basılmıştı... ne güzel dimi, kopye çekmek imkansız..!!

5 yorum:

Pabuc dedi ki...

Vatana millete hayırlı olsun geçen bir sınav daha...!

Konuyla alakalı değil ama:Bir gün de, uzaya mekik gönderen aya üs kurmaya çalışan medeniyetlerle ilgili bir yazı yazsana...Onların bu gelişmişliği diğerlerinin cehaletinden çok daha fazla zarar verir oldu da dünyaya...

Volkan DENİZ dedi ki...

Yaklaşımın süper. Medeniyet uzaya us kurmakla kıyaslanır oldu tamam haklısın ve bende bunu en çok kullananlardanım. Uyandırdın beni .:)
Ama inan onların verdiği zararlar kendi ormanlarını kurutup enerji üreteceğini sananların verdiği zararların yarısı kadar bile değil..
Onların ki zarardan çok iflas eden bir dünya yarattı. Herşey uluorta yaşanır oldu çünkü..

Pabuc dedi ki...

Tabi bir de, onlar Ay'a üs kurarken yeryüzünde insan neslini yoketmeye and içmişler gibi çalışıyorlar..

Neyse ben senden bu konuda bir yazı bekliyorum :)

Adsız dedi ki...

ben daha önce yorum yazmıştım ama gelmemiş galiba.Ales sınavınızda umarım çok iyi sonuçlar alırsınız siz ve tüm arkadaşlar.Allah sonumuzu hayır eylesin.çok anlamlı bir yazı olmuş.elinize sağlık.

Volkan DENİZ dedi ki...

kamikaze;
sınav sistemini kavrayamadığımdan nasıl bir not alacağımıda bilmiyorum, sanırım yeterli bir puan alaırım :)
teşekkür ederim. kendinize iyi bakınız..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...