Sayfalar

16 Nisan 2011 Cumartesi

Savaşa hayır diyebilmek için...

İnsanoğlunun dünyada ilk göründüğü günden bu güne savaşlar hep olmuştur. Habil ve Kabil ile başlamış, ve bir daha hiç bitmemiş. Kimileri arazisini büyütmek istemiş, kimileri inandığı değerleri yaymak için savaşmış, kimileri intikam için saldırmış, kimileri nedenini bile bilmeden kendini güçlü hissettiği için savaşmış. Kimileri de dünyaya hakim olacağını zannederek savaşmış. Hiçbirinin sonucunda da kazanan olmamış, kazandığını zannedenler olmuş o an için. Ama hep kaybeden insanlık olmuş.
Adamın biri insanlık adına çok büyük bir buluş yapıp dinamiti bulmuş fakat bu dinamit insanlığın kökünü kurutacak buluşların başlangıcı olmuş.. Sonra oluşan silah sanayii kapitalist anlayışın en güçlü tetikçisi olmuş. Savaşlar öyle hale gelmiş ki, yeni silah üreten silah tüccarları bu silahlarını satabilmek için platform oluşturmuşlar ve birilerini birileri ile savaştırmışlar. Sonuçta kazanan o silah tüccarı olmuş ama sadece o an için. Geçici süre ile kazanan beyinsiz silah tüccarı gelecekte kaybedeceklerini hesaplayamamış. Çünkü hemen hemen bütün silah tüccarlarının hayatı kendi üretip destekledikleri silahla son bulmuş. Savaşlar bitmişmi? Hayır..
Güçlü ülkeler yada kendini güçlü zannedenler, her fırsatta bir bahane bularak saldırmışlar güçsüz görünen ülkelere.. Bu denemelerin en önemlisi Osmanlı’ya yapılan parçalama girişimleri olmuş. Türkler sahneye ilk çıkışlarından bu güne kadar sürekli saldırıya maruz kalan ama yıkılmayan, sömürülemeyen tek millet olmuş.. Haçlı seferlerini hep savuşturmuş, sürekli dünyaya karşı mücadele etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu ile de dünyaya hükmedecek kadar büyük bir güce ulaşmış, giriştiği her savaşı kazanmış üç kıtaya korku salmış ve hükmetmiştir. Sonuç ne olmuştur? Konumuz bu olmadığından bu kısmı sizlerin derin tarih bilgisine bırakıyorum..
Savaşarak elde edilen hiçbir güç sonsuza kadar güçlü kalamamıştır ve kalamayacaktır da.. Ama savaşlar bitermi? Hayır..
“Savaş, eğer zaruri değilse bir katliamdır..” demiş büyük düşünürler. Her konuda büyük düşünürlerin lafını dinleyen ufaklıklar nedense bu tarz yaklaşımlara hiç kulak asmamışlar, canları ne zaman ve kiminle savaşmak istemişse saldırmışlar.. Ama insanlık tarihine birazcık dönüp baksalar doğrulttukları namluların bir gün kendilerine döneceğini anlayacaklar. Yarattıkları düşmanın aslında kendileri olduğunu anladıklarında ise iş işten geçmiş olacak..
Savaşların bitmesini istemek, güzellik yarışmalarının sembolik bir sloganı olduğundan ciddiye alanda olamamış maalesef. İki kelimeyi bir araya getirip cümle kuramayan beyinsiz ama güzel birine bir mesaj ver deseniz ilk söyleyeceği laftır çünkü “savaşlar olmasın barış olsun”…
Bütün bunları neden yazdım dersiniz. Sadece küçük bir hatırlatma yaptım savaşın olmaması için orduların küçültülüp sembolik hale getirilmesini isteyen kendini analizci, stratejist yada her ne derseniz ondan sayan geri zekalılar için.. Elbette savaşlar olmasın ama savaşmadan duramayan bir dünyanın tam da ortasında yaşayan bir ülkesiniz ve diyorsunuzki, orduyu güçsüzleştirelim, pasifize edelim, tırpanlayalım.. Ne gerek var bu kadar büyük ve güçlü orduya.. Yani özetle; fırsat kollayan kurtların ağzının suyunu akıtacak kadar cezbedici bir ülke haline gelelim. Sonra canı savaşmak isteyen bir ülkeye teslim olalım ve o nasıl istiyorsa öyle yaşayalım…
Bu lafı edeceksin ve sonrada aydınım diye gezeceksin..
Savaşa hayır demek, düşman silahını gizlerken tuzağa düşüp ona silahsız yaklaşmak demek değildir… Savaşmamak için etrafındaki düşmanlarının seninle savaşma cesaretini kıracak kadar güçlü olacaksın… Köpekler ya korkanlara saldırırlar ya da güçsüz görünenlere… Güçsüz bir ordusu olan ülke, güçlü ülkelerin boyunduruğuna girmeye mahkumdur…
Savaşa hayır diyebilmek için savaşmayı bilmek gerekir….

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...