Gözlerindeki yaş, yanaklarından süzülüyordu, titreyen dudaklarını durdurmak için eliyle müdahale etti ama nafile. Sonra yalnız olduğunu düşününce bıraktı kendini. Şimdi hem yaşlar boşalıyor hemde dudakları titriyordu genç kadının.. Bir yandan ağlıyor bir yandan da anlamaya çalışıyordu ağlama sebebini. Düşünemiyor sadece ağlıyordu. Son zamanlarda bir haller olmuştu, kendisinin bile anlam veremediği bir haller..
Hıçkırıkları hız kesti, yavaşça uzandı, başını yastığa koyup gözlerini tavana dikti.. Boşluğa baktı bir müddet. Mutsuzdu ama sebebini bilmiyordu, ağlıyordu ara ara ama kimin için olduğunu bilmiyordu.. yada ne için..
Bu duygularla boğuşurken kızı geldi yanına, hayatının tek anlamlı insanı, yaşama umudu olan tek varlık. Onu hayata bağlayan tek umudu.. Oynaştılar anne kız, kızına ödevlerinde yardım etti. Beraber pasta yapıp yediler. Akşam her zamanki masalı anlatarak uyuttu kızını.. Sonra kendisi de daldı bir köşede, kızını seyrederek.
Kızı doğduğundan beri böyleydiler. Kızının babası, severek evlendiği adam, terk edip gitmişti. Zaten o gitmese kendisi bırakacaktı. Evlenmeden önceki adam değildi çünkü, hamileyken bitirmişti her şeyi kafasında.. Şimdi ondan kalan tek şey biricik kızıydı. Ayda bir kızıyla görüşüyordu ama kızı hiç istemiyordu babasını görmek. Olsun görmeliydi, ne de olsa babaydı. İstemiyordu kadın, kopsun babasından kızı..
Ertesi gün kızı okuldayken, kadın tek başına evdeydi. Televizyon seyrediyordu bir başına.. Sonra ekranın altından bir haber geçtiğini gördü.. Bir çatışmadan bahsediyordu, birde yaralı bir subayın ismi geçiyordu altında. İsim hiç yabancı gelmedi. Hemen internetten araştırdı. Fotoğrafını buldu.. Ekranın başında taş gibi kaldı.. Bu yaralı subay.. Gencecik bir kızken deli gibi aşık olduğu adamdı.. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladı. Önce korktu. "Aman Allah'ım" diye bağırdı. Ulaşmak, bulmak istiyordu ama nasıl bulacağını bilemedi. Yaralıydı, Ankara'da GATA'da yatıyordu. Telefonunu buldu. Bilgi almak istedi ama söylemediler. Telefonda bilgi veremeyeceklerini söylediler..
Ertesi gün GATA'nın bahçesinde bir bankta oturuyordu. Buraya kadar gelmişti ama nasıl yanına gidecek. Gidip ne söyleyecek. Kendini nasıl hatırlatacak... Bir sürü soru vardı kafasında.. Orada o bankta kaç saat oturduğunu bilmiyordu. Cesaretini toplayamadı, gidemedi gençlik aşkının yanına.. Yarasının çok önemli olmadığını, birkaç güne taburcu olacağını öğrendi sadece.. O gece Ankara'da bir otel odasında bir başınaydı. Annesi ve kızıyla konuştu telefonda uzun uzun. Ankara'ya apar topar gelebilmek için kızını annesine bırakmıştı. Durumu olduğu gibi anlatmıştı ve annesi sadece "hadi git" demişti. Çünkü kızını uzun zamandır böylesine heyecanlı görmemişti. Evet gerçekten çok heyecanlıydı, kalbi hala çılgınca atıyordu. O gün görememişti belki ama olsun izini bulmuştu. Artık biliyordu yaşadığını. O gece odasında dolandı durdu. Ne dışarı çıkmak ne de bir şeyler yemek istiyordu. Banyoya girdi, aynada gülümseyen yüzünü fark etti..Tekrar baktı, yakınlaştı inceledi.. Gülümsüyordu... Gözlerinin içi gülüyordu.. İçi içine sığamıyordu. "toparlan be kadın" dedi kendi kendine.. ama olmadı, yatağa uzandı, gözlerini tavana dikti, kollarını başının altına aldı ve gülen gözlerle baktı.. uyuyamadı sabaha kadar..
Ertesi gün yine aynı bankta oturuyordu. Ama bu sefer kararlıydı, görecekti, gidecekti yanına.. Gitti.. Odanın kapısı hafif aralık olduğundan içeri kenardan baktı. Görmek istiyordu ama hakkında hiç bir şey bilmiyordu. Evlimi, bekarmı.. Gözlerini kapattı.. Müsabakaya çıkacak bir sporcu gibi konsantre oldu ve girdi odaya. Uzanmıştı yatağa, televizyon seyrediyordu adam. İçeri girdiğini görünce ona doğru baktı. Tanıyamamıştı "buyrun" dedi sadece..
-geçmiş olsun, yaralanmışsın.. dedi kadın mahçup bir sesle..
-teşekkür ederim tanıyamadım..
-ben... dedi ve kaldı kısa bir süre.. sonra toparlandı, kafasını kaldırdı, ellerini yumruk yaptı, cesaretlendi..
-tam 16 yıl önce gencecik bir kızdım. sana aşıktım deli gibi. ama söyleyemedim. sen ve ben hemen her gece konuşurduk. iki defa görüştük. sen beni çok da görmezdin ama ben sana aşıktım hemde çılgıncasına. Tabii o zamanlardı, şimdi öyle değil. Yaralandığını duydum geldim.. geçmiş osun.... dedi hiç durmadan, nefes bile almadan..
-nerde konuşurduk. dedi adam tebessüm ederek..
-telefonda canım
-ve sen beni duydun. bunca yıl sonra geçmiş olsun demeye geldin öylemi
-evet
-aşkının bittiğine emin misin?
hiç bir şey söylemedi. utandı, yüzüne bakamadı, bakışlarını kaçırdı.
-iyimisin? dedi kadın biraz meraktan birazda odadaki büyülü havayı dağıtmak için.
-iyiyim, çok iyiyim üç güne kadar çıkıcam..
-geçmiş olsun, ben şimdi gidiyorum, gene gelirim..
-teşekkür ederim, beklerim..
kadın yavaş yavaş yürüyerek kapıya yanaştı, çıkmadan önce adam kadına seslendi. "Zeynep, Zeynep'ti dimi?" dedi.. Kadın döndü koşarak adamın boynuna sarıldı... "biliyordum unutmadığını, biliyordum unutmadığını" diye tekrarlıyordu.
Adam, kadının elini tuttu, yanağını okşadı. "bunca yıl beni unutmayan, yaralandığımda koşarak bana gelen bir kadının adını nasıl unutabilirdim" derken bir yandan da kadının gözlerindeki ışıltıya hayranlıkla bakıyordu..
Kadın iki gün daha kaldı Ankara'da ama artık dönmesi gerekiyordu. Kızına, kendini bekleyen dünyasına döndü. Bu iki gün boyunca yıllar önce aşık olduğu adamı, her gün görmüş, uzun uzun sohbet etmişlerdi. Hayatı onunla tekrar anlam kazanmıştı. Artık ağlamıyordu, artık gözlerinden yaşlar değil ışıltılar saçılıyordu. İçindeki mutluluğu durduramıyor, etrafına gülücükler dağıtırken, yaydığı enerji herkesi mutlu ediyordu.
Şimdilerde hâla telefonda görüşüyorlar, ikisi de kendi dünyalarında yaşıyorlar. İkiside içlerindeki boşluğu dolduran tarif edemedikleri bir duyguyla yaşıyorlar. Ama en çok da kadın, aşkının götürdüğü yere gitmek için yaptıklarından kendini daha çok seviyor, kendiyle daha bir barışık yaşıyor.. Hayatın götürdüklerinden çok getirdikleri de olabileceğinden ümidini kaybetmeden yaşamaya devam ediyor. Arada aşkının o sıcak sesini duyarak yaşamak bile ona yetiyor...
5 yorum:
Hikayenin kahramanlarını merak ettim desem..
:)zor bir soru. yaşıyorlar anlattığım gibi işte ..
Ölümsüz aşkın resmi bu..
simdiki zamandaki adı aşk olan ilişkilere bakınca, gerçek aşkın değeri daha iyi anlaşılıyor...
gezi/yorum;
haklısınız ölümsüz aşkın resmi, tanımlamanız çok güzel uymuş.
Ama inanınki, şimdilerde de böyle aşk yaşayanlar çok, sadece yaşadıkları hiçbirşeyi herkesin gözüne sokarak yaşamadıklarından bilemiyoruz..
sevgiler teşekkürler..
Evet Volkan bende öyle olmasını umut ediyorum..
Yorum Gönder