Sayfalar

10 Şubat 2011 Perşembe

40 yıl sonra da olsa bitmeyince bitmiyor işte...

Adamın biri, 70'inde, usulca iniyor eski mahallesindeki uzun merdivenlerden.. Arada merdiven korkuluklarına yaslanıp soluklanıyor.. karşıdan 15- 16 yaşlarında iki çocuk koşturarak geliyorlar, biri çarpıyor adama.. Basamaklardan birine kıçüstü oturuyor.. Doğrulamıyor, öylece oturuyor.. Dalıyor yıllar öncesine... Derin bir oh çekerek..
İlk aşık olduğunu sandığı yerdi burası, ilk sevdiğini sandığı kızla buradan yukarı çıkarken yorulduğunu çaktırmamak için nefesini tutardı ara ara, o vaziyette gülerek bakardı.. Bazende yoruldum diyen sevdiğini alırdı kucağına, çıkarırdı tüm basamakları, yorulur hatta kalbi gümbürderdi ama vazgeçmezdi.. Son olarak da burada, tam bu düştüğü yerde görmüştü onu.. 3 yıllık bir nişanlılık döneminden sonra bu merdivenlerde bitmişti her şey.. Bi daha da gerçek anlamda(!) hiç evlenmemişti.. Terk etmişti oraları.. Yıllar sonra geldi işte.. Nerden bilebilirdi ki o çarpıp düşüren çocukların sevdiği kadının torunları olduğunu, basamakların en altında o şirin yüzüyle ilk ve son aşkını görene kadar...
Kadın korkuluklara tutunarak çıkıyor kafasını kaldırmadan.. Adam şaşkınlık içinde ama biliyor o olduğunu.. Yaşlı kalbi hareketlendi, "olamaz, olamaz" diyordu sürekli mırıldanarak.. Kadın şimdi tam karşısında, kafasını kaldırıyor, sessiz bi bakışma.... Kadın şaşkınlık içinde anlam vermeye çalışarak bakıyor adama.. İkiside sessiz.. ama düşündüğünüz gibi olmuyor kadın adamı tanımıyor... Yavaşça yanından geçip gidiyor... Ama dayanamıyor adam, arkasından usulca adını sesleniyor... Kadın duruyor ama arkasını dönmüyor.. Adam tekrar sesleniyor.. Kadın yüzünü dönmeden "niye geldin" diyebiliyor sadece... Adam "ölmeye" diyor fısıldarcasına.. Kadın yavaş yavaş dönüyor, adamın yanına basamağa oturuyor...
- Doğduğun yerde ölmek zorundamıydın?
- Nerede ölseydim? hem bu mu ilk söyleyeceğin cümle? bunca yıl sonra
- Ne söyleseydim? Seni çok özledim deyip saçmalasamıydım.. Bunumu duymak istedin?
- En azından nasılsın diyebilirdin..
- Nasıl olduğunu dedin ya.. Hem sende bana hesap soracağına.. Kendi laflarını düşünsen ya...
- Hiç mi değişmez insan, hiçmi olgunlaşmaz..
- Sen değiştiğinimi sanıyosun.. Bu acındırma halleri ile kandırmadınmı hep beni.. Yok efendim, çok iyi işler yapmalıymış, bunun için çok çalışmalıymış, kimsesi yokmuş, insanlar hep bunu kullanıyomuşş. Bana bekle dedin, sonra ne oldu.. Yurt dışına çıkıp çalışmaya karar verdin.. Bana ne dedin bekle beni döneceğim... Ne döndün ama,,, 40 yıl sonra...
- Sende evlenmeseydin hemen..
- Yaa sen ilk ayında evlendin be ejnebi bir karıyla..
- İyide o formaliteydi, vatandaşlık almak için..
- Hem sen buralardan gitmeden bitmemişmiydi her şey..
- Sen bitirdin hemde tam burada...
Uzun bir sessizlik olur. İkiside sinirli sinirli yere bakarlar... Sessizliği kadın bozar
- Neden geldin?
- Dedim ya..
- Ne dedin.
- Hastayım ben, çok az zamanım kaldı..
- Ne hastalığıymış bu?
- Az zamanım kaldı diye kimler der?
- Yaa be adam bir kere olsun açık konuşsan ya...
- Sende bir kere anlasan..
Sessizlik olur gene, ama bu sefer kadın adamın yüzüne bakıyor, adamın yüzü yere dönük.. Adam usulca sorar.
- Kocan sağmı?
- Neye sordun?
- Bilmem..
- Yok öldü 12 sene önce..
Adam başını kaldırır yerden.. Bakışırlar bir müddet, kadın kaçırır gözlerini..
- Kime gidecen?
- Bakarım buralarda bir ev falan bulursam, olmazsa otelde kalır her gün buraya.... cümleyi tamamlayamaz susar..
- Eeee
- Yok bişey..
- Be adam sen benim içinmi geldin?.. Bir sessizlik daha ama bu sefer ikisinin gözleride kesişmiştir.. Uzunca bir zaman öyle kalırlar.. Adam derin bir nefes alır, kadının elini avucuna alarak hafifçe okşar.. Sertçe çeker elini kadın..
- Git burdan.. der zorlama bir ses tonuyla..
- Olmaz gidemem.. Sana geldim ben...
Tekrar kadının elini alır avucuna ve öylece bakışırlar.. Kadın ne elini çeker nede gözlerini kaçırır... O iki çocuk gelir, anlam veremezler gördükleri manzaraya... "Babaanne" der ufak olanı. ''Araba bekliyo seni ne zamandır, gelmicenmi?''. Kadın adamın yanından kalkar "gitmeliyim" diyerek..
 Adam da kalkar peşlerinden gider, yukarıya kadar.. kadın bir ambulansa biner ve uzaklaşır.. Anlam veremez, hemen bir taksi çevirip peşlerinden gider.. Hastaneye giderler. Kadın ambulanstan sedye ile iner.. Adam peşlerinden... Burası hastane değil bir diyaliz merkezidir.. Adam büyük bir merakla kadının götürüldüğü odaya gider.. Gördüğü manzara karşısında titrer.. Yanaşır yanına oturur.. Çocuklar anlamsız gözlerle babaannelerine bakarlar... Kadın torunlarına "Yabancı değil" der. "Çocuklar siz dışarda bekleyin" diyerek adamın elini tutar..
 - Hoş geldin...
Adam şaşırmış bir halde
- Sen neden... kadın ağzını kapatır.. Sus dinle diyerek başlar anlatmaya..
- Sen gittin, evlendin. ben yıkıldım. Belli etmedim.. ne de olsa bitmişti her şey ama kabullenemedim..
Adam: yaa formaliteydi oo. neden anlamıyon.. Kadın bu sefer bağırarak..
- Ben ne anlarım formalite mormalite evlenmiştin işte..
- Sen niye evlendin o zaman..
- Ben senden sonra evlendim..
- Ne fark eder evlenmeseydin..
- Ne için?
- Gelecektim ben ama gelemedim evlendiğini duyunca..
- Ben sen evlendin diye evlendim der kadın sinirlenerek..
- Bende sen evlendiğin için gelemedim... der adam ve devam eder, kadının gözlerinin içine bakarak..
-Tamam evlendim ama sana diyemedim, formaliteydi çünkü duyarsa ne der diye düşündüm.. Giderken bitirmiştin her şeyi.. Ama gelecektim gene.. Ne biliyim senin duyacağını..
Kadın "tamam tamam" diyerek susturur adamı..
-40 yıl sonra birbirimize neyi anlatıyoruz ki.. Ben işte bu halde, sen öleceğini söylüyon.. Ne saçmalıyoruz ki biz..
-Eee yani... der ve merakla bakar kadının gözlerine..
Kadın kocası öldükten sonra yalnız yaşamaya başlamıştır.. Torunları diyalize gireceği zaman babaannesini alıp diyaliz merkezine götürüp getiriyorlardır sadece.. Onun dışında her işini yalnız yapıp kurduğu dünyasında bugüne kadar yaşamıştır.. Şimdi 40 yıl sonra gelen ilk aşkının elinden tutup evinin kapısını açmıştır ama önce nikah kıydırmak şartı ile..... Sonrasında ne olduğunu ve bu ikilinin öldüren diyaloglarını daha sonra size ara ara yazacağım...

9 yorum:

Adsız dedi ki...

Duygusal bir senaryo metni gibi olmuş. Sonra ne olacak merak ettim!

Adsız dedi ki...

şu anki ruh halimede çok iyi gitti bu hikaye :((nerde artık öyle derin izler bırakan,yıllar yılı gönüllerde hapsedilerek yaşatılmış aşklar.herşeyin sahteleştiği şu dünyada en büyük sahteliklerde aşklar.amannn öyle işte...ben çok beğendim bu hikayeyi sabırsızlıkla bekliyorum devamını,en kısa sürede olsun lütfennn.gün geçtikçe ilginçleşiyor volkan bey sizin hikayeler.azralya

Volkan DENİZ dedi ki...

evet bende çok merak ediyorum.. :)

Adsız dedi ki...

Kardeş siten ağırlaşmış, zor açılıyor. Biraz hafifletsen iyi olacak.

Adsız dedi ki...

"Belki ukalalık oldu biraz ama kusura bakmasınlar ben çeviri kitaplar yada yabancı kültürlerden alınmış örneklerle topluma bir şey verileceğine inanmıyorum..."

Orta Doğuya verecek çok şeyimiz var! :)
Pekii, buna inanıyormusunuz?

Adsız dedi ki...

Kusura bakmayın kendimi tanıtmadım bir daha olmaz.
Başarılar,
Ertuğrul.

Adsız dedi ki...

Lakin ustalıgınıza söylenecek söz yok,yüreginize saglık.

Volkan DENİZ dedi ki...

Bu yorumlar bu yazı ile alakalı olmamış ama olsun cevap vereyim.. Ortadoğu zaten bizim.. Zamanında vermemiz gerekenleri verebilseydik belki bizi sırtımızdan bıçaklamazlardı.. Ama vermek demek, ödün vermek yada önce verip sonra almak anlamında olmamalı.. Teşekkür ederim..

kahvetelvesi dedi ki...

çok akıcı, çok duygusal ... emeğinize sağlık.:)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...