Okuyorum bişeyler ama internetten. Gazeteler, haberler. İstifa eden komutanlar. Bu istifayı yorumlayan çok bilmişler. Mutlu olanlar, düşünenler, felaket telallığı yapanlar. Herkes ama herkes yazmış, çizmiş. Bu olayın kahramanları suskun ama, küçük birer açıklama yapmış ve gitmişler. Sonra dikkatimi alt köşelerde bir haber çekiyor, çok önem verilmemiş habere. "Yurdumun bir köşesinde şehit daha var" diyor. Hepsi bu. Sadece 1 (bir) şehit. Bir tek kişi şehit olmuş. Haber vermiş ve bitmiş. Üç satır... takılıp kalıyorum orada, süresini düşünmeden.. Geçemiyorum, gözümde canlanan görüntülerden alamıyorum kendimi.
Bir ev düşünüyorum, o evdeki anne baba.. Bir gün önce gülen yüzlerle etrafına bakan birilerinin bugün yaşlı gözlerle feryat figan bağrışmalarını görüyorum. Ama evlatlarını onlar da kaybettiler, şehit verdiler. Haber bile olamadı benim devlet televizyonlarımda. çünkü şehit haberi yapmak için bir düzineyi aşmak lazım. Olan olaylara dikkat çekmek için topluca ölmek, şehit olmak lazım. Bu memleket için ölmek istiyorsan hep beraber öleceksin. Yoksa ölüp gidiyorsun işte öylece...
Hatırlıyorum daha birbuçuk ay önce öldürülen on iki teröristi neden öldürdün diye askere hesap soran gazeteler. Gene askere hesap soruyor. Öldürmek de suç, ölmek de. Ama adı asker işi de bu. Sadece soğan doğrasın istiyor diye birileri, asker silah mı bırakacak. O birileri on iki teröristi neden öldürdün diye sorarken, zaten şımarmış olanların canları isteyince on üç kişiyi de otuz üç kişiyi de öldürdüğünü bilmiyor çünkü, hatırlayamıyor. Malum toplumsal rahatsızlığımız var. Balık hafızalıyız... Çünkü onlar çok okumuş strateji uzmanları ile terörü bitirmeye çalışıyorlar. Çünkü onlar her şeyi herkesden çok iyi biliyorlar. Çünkü onlar da askerlik yaptılar ve çok çile çektiler. Anlata anlata bitirmediler ama yaptıklarını. Çünkü onlar her şeyin en iyisini yaptıkları gibi en iyisini de bilirler...
Sonra dalıyorum günün fotoğraflarına, sürekli açıklama yapan bir partinin ileri! gelenlerinin açıklamalarına bakıyorum. Sonra da halkımın yorumlarına göz atıyorum. gülüp geçiyorum. Sağ üst köşedeki kırmızı çarpıya basıyorum. Hepsi uçup gidiyor. Haber denen şey de işte bu kadar zaten. Açık kaldığı müddetçe anlamı var. Ötesini düşünen kim ki. Sorsan ertesi gün kimsenin de bişey hatırladığı yok zaten. Bir ülkenin ordusunun tüm komutanları istifa etmiş ve bir gazete "daha karpuz kesecektik" diye manşet atabiliyorsa.. Biz hakikatten demokratik olmuşuz ve hatta tamamen teslim olmuşuz da teslim almaya gelen yok... Ama demokrasi de önce ordunu bitirip sonra özgür olacaksın diye bir şey olmadığını anlamak için biraz daha demokrasi dersi almamız lazım....
Malum bu işler boş işler.. Yarın ramazan başlıyor. fırsat bu fırsat hadi bakalım göstermelik yardımlaşmalara başlayalım... Unutalım ne olmuşsa. Hesap soralım vicdansızca. Bilmeden yargılayalım, bildiğimizi sanalım. Düşene sadece gülelim. "ohh olsun, hak etmişti bunlar, zamanında neler yaptı" diyerek tarihin bütün hatalarını bugün çalışanlardan soralım. Sonra da ben müslümanım diyelim. Kin ve nefretle bakalım bizim gibi düşünmeyenlere sonra da bir ay ibadet edelim. Vatanı ve ülkesi için çalışanlara, her fırsatta hain muamelesi yapalım, hiç dinlemeden, anlamadan yerden yere vuralım. Üniforma giyen herkesi bölücü gibi görelim. Ülke bütünlüğünü bozmak için devletine silah çekenlere acırken, terörle mücadele edenlere, "saçmalamayın" diyelim... Hadi o zaman.. Hayırlı ramazanlar...
4 yorum:
Volkan hislerini paylaşmışsın yine. "Bir şehit" haberini duyunca ben de benzer şeyler hissettim. Nasıl bir duyarsızlıktır bu diye.
Diğerlerine kin ve nefretle bakmak için ise insana kendi nefsi yetiyor zaten, ister müslüman ister başka bir şey olsun fark etmiyor.
Ramazan konusuna gelince, ister istemez bir dini yoğunlaşma dönemi olduğu açık ama doğru söylüyorsun bütün sene hissiyatsız yaşadıktan sonra Ramazan'a her şeyi sıkıştırmak da çok etik olmasa gerek.
Komutanlar konusunda ise toplumda çok da empati yapılıp da bu adamlar neden istifa etti diye enikonu düşünüldüğünü söylemek hata olur. Medyaca oluşturulmuş önyargılar devreye girmiş besbelli.
Evet Kamil, hislerimi paylaştım her zamanki gibi. Duyarsızlığımızı haykırmak istedim ancak bu kadar çıktı sesim.
Empati yapmaktan bahsetmişsin bunu bilen varmı ki bizim toplumda. Bilenlerde genelde kendilerinin yerine koymasını ister karşısındakinin. Hiç kimse sıkıntıyı tarafsız değerlendiremez. Haklısın medya önyargıları öylesine bir yapıştırdı ki, gerçekten çok emin olduğumuz konuları bile sorgular bulduk kenidmizi..
Neyse dostum hayırlısı olsun.. Teşekkürler, görüşmek üzere...
Hayırlı Ramazanlar...
Bu olaylarda ve dünyadaki haksızlıklarda ,cinayetlerde/işkencelerde, katliamlarda,açlıklarda,savaşlarda ,şiddette sevgisizlikte de Ramazanın hiç bir suçu yok...Hatta foklara ve diğer hayvanlara işkence eden canilerin sayılarının hala azalmamasının da suçlusu Ramazan değil..Bu rezillikler hep insanların başının altından çıkıyor..Çıkaranlarda, izleyenlerde hep insanlar..Dünya artık öyle pür neşe yaşanılacak bir durumda da değil..bunun da suçlusu hep insanlar..
İnsanı ayakta tutun umut kırıntıları oluyor çok şükür..11 ay bu korkunç gerçeklerle yaşayıp 1 ay nefes almayı bekliyor birileri de..Hoş nefes alırken olanlar değişiyor mu ? Hayır! Bu pis dünyada her şeye inat ruhunu temiz tutmak isteyenleri de yok saymamak gerekiyor...gönül ister ki adalet denen arayıp da bulunamayan ''değeri'' yağmur yapıp dünyaya salalım ama işte...
11 Ay da neyse Ramazanda da o olan ve hala insan gibi insan olmayı başarabilen insanları da riyakarlarla aynı kefeye koymamak lazım..
Neyse..
Hayırlı, bereketli,gerçek anlamda geçirilesi bir Ay olsun sizin ve bizim için inş.
Pabuç;
Ramazan suçludur demedim zaten. Hatta merak ettim Razmazan'ı suçladığım kanaatine nasıl vardığını...
Adalet bir değer değildir ki dünyaya salalım. Bence dünyaya bir değer salmayalım. Gözümüzü açıp olan biteni doğru anlayalım yeter..
Sevgilerle, teşekkürler...
Yorum Gönder