Uzun zamandır iş icabı dolaşmaktayım. Kimi zaman otobüs kimi zaman uçak kimi zaman minibüs. Bir at üstünde dolaşmadığım kaldı, ona da ramak kaldı... Çok gözlemledim insanları da yaşayış şekillerini de. Nedensiz işte öylece izledim. Sonra ben bu işlerdeyken seçimler oldu yurdumda. O zaman daha net anladım memleketimin manzaralarını. Daha net çözdüm insanlarımın hallerini.
Arkasında kırk tane yolcu olan bir şoför düşünün. Firma yada otobüsün kalitesi hiç mühim değil. Birde muavin dediğimiz yardımcılar var otobüs içinde dolaşan. Amaç nedir yolculuğun iyi geçmesi.. Hizmet işi yani. Oturuyorsunuz koltuğunuza, öndeki koltuğun arkasında minik ekran televizyon yayını var. Hatta wireless internet bağlantısı da.. Açıyorsunuz minik ekranı yanda bir kulaklık, takıyorsunuz kulağınıza, kulaklık o kadar çok yıpranmış ki haliyle kulağınıza yakıştıramıyorsunuz, muavine söylüyorsunuz durumu... Muavin şöyle bir bakıyor veee. "başka yok bununla idare et" diyor.. Anlamsız bakışıyorsunuz ama muavin zaten gitmiş bir şey söyleseniz de duymayacak.. Deneyelim bakalım diyorsunuz ama sorun bitmiyor çünkü kulaklık çalışmıyormuş. Muavin denen arkadaşa tekrar söylüyorsunuz durumu. "Valla çoğu arızalı, artık yapacak bir şey yok, görüntü ile idare et" diyor dalga geçercesine.. Sadece bakıyorsunuz bu sefer.. Yandaki arkadaşa bakıyorsunuz lap top var kucağında hevesle açıyor.. Muavinden şifre istiyor bağlanacak ya.. Muavinden yine yıkılacak bir cevap.. "yaa internet hep var diyolar da abi olmuyo genelde" diyor ve gidiyor pişkince...
Aynı muavin birazdan bir servis arabasının arkasında yiyecek içecek bir şeyler dağıtıyor. Yan koltukta yaşlıca bir amca uyumuş. Yanaşıyor yanına illaki verecek ya içeceği.. Dürtüyor amcayı.. "Amca bey, hemen de uyumuşsun yaa içiyonmu bişeyler?" diye soruyor aklınca şirin görünmeye çalışarak. Adam hafif gözlerini aralayarak bakıyor, kolunu kaldırarak yok diyor ama muavin ısrarlı "o zaman kraker bırakıyom buraya, uyanınca yersin" deyip devam ediyor. Gülüyorum artık..
O otobüsün içinde buna benzer bir çok örnek yaşandı. İlk molada muavinin yanına yanaştım. Merak işte rahat durdurmuyor beni. Ne mezunu olduğunu sordum. Dertliyim ya. Lise dedi.. Başka iş yaptın mı falan gibi saçma sorularla açmaya çalıştım genç arkadaşımı.. O da anlattı. Liseden sonra okuyamamış, zaten liseyi de zar zor bitirmiş. Sonra başlamış otobüslerde çalışmaya bu firmaya da bir akrabasının referansı ile girmiş, hatta bir ara müşterinin biri (ki o müşteriden bahsederken bir çok sıfat yapıştırdı isminin önüne) şikayet etmiş, ikaz etmişler..
Muhabbet böyle devam etti. Seçimlere kadar geldi konu. İlginçti açıklaması. aynen aktarıyorum..
-Abi, ben bu adamı çok seviyorum. Zaten biz Osmanlı değil miyiz. Padişahlık lazım bize. Buda çok uygun be abi..
"Madem liseyi bitirmişsin ne biliyosun padişahlık ve Osmanlı ve hatta Atatürk hakkında?" diye sordum. "Ne bilicem abi" dedi. "Sanki tek başına mı yaptı. Kime sordu ki padişahı kovarken.. Ülkeyi kurtarmak kolaymı sanki". Daha fazla saçmalamadan konuyu kapatmak istedim. Ne zaman hareket ediyoruz diyerek geçiştirdim..
Sonuç olarak... Küçük bir anımı paylaştım çokça deşmeden çokça açmadan.. Kıssadan hisse ulaşırsınız bir yerlere. Merak edenlere cevap olması açısından. Bu muavinin adı Mümin'di. Firma önemli değil ama Mümin'lerden daha beter bilinçsizlik içinde milyonların olduğu bir ülkede yaşıyoruz hep birlikte bilesiniz...
Mümin lise mezunu, şoför ilkokul. Binmişiz bir alamete ve gidiyoruz. Canımızı kimlere emanet ediyoruz ve olan bitenden sonra ne hallerde kalıyoruz. Şoförlük kolaydır ama sorumluluk bilinci denen duygu öyle bir anda yeşermez insanda. Geçmek lazım bir takım merhalelerden. Yontulmak lazım kılıç kadar keskin kalem ucuyla.. Bilmek lazım acı yaşatırken empati yapmayı. E bunun içinde adam olmak lazım, yaptığımız işin hakkını vermek adına...
İşte budur ülkemi yönetmesi gereken insanları seçen insan manzaralarının bir bölümü.. Bana kızanlar olacağını biliyorum ama hazırım her şeye.. İsteyen herkesle dolaşırım memleketimin her köşesini karış karış. İsteyen herkese anlatırım yurdumun gerçek insanlarının nerelerde ne hallerde yaşadıklarını... Çok değil 40 yıl önce liseyi bitiren adamla bugün liseyi hatta üniversiteyi bitirmiş iki kişiyi yan yana getirme şansımız olsa anlardınız ne diyor bu deli adam...
Ülkeyi sevmek "seviyorum" demekle olmaz. Bilmek lazım gelmişini de geçmişini de.... Ayırt etmek lazım kendisi için çalışanla ülkesi için çalışanı... Takipçisi olmak lazım seçilenlerin seçtiklerinin...
Anlayana...
5 yorum:
Öncelikle hoş geldin :)
Pek bir dertli gelmişsin, haksız da değilsin. Daha nice manzaralar var insanı bir şeyleri dile getirmeye iten.
Sevgiler, saygılar.
Hoş buldum Burcu.
Yok dertli değilim. Küçük bir manzara sundum memleket görüntüsünü aksettirmek için. Ne demişler; "çok okuyandan çok bilir bazen çok gezenler"..
Ama severim ben toprak kokan Anadolu insanını..
sevgiler benden..
Sen varya,
O şoför Univ.mezunu olsa Mümin kardeşte yuksek okul mezunu olsa dersin ki işte görüyorsunuz yurdum halini..Okuyorsun ama kendi işini bile yapamıyorsun dersin ..Sen dersin ben eminim :))))
Yazının ana fikriyle ilgili yorum yapmıyorum..Sadece ilk paragraf yorumumu bırakıp gidiyorum:)
Eğitim seviyelerini özellikle belirtim. Amacım okumuş okumamış ayrımı yapmak değil. Ama neyse sen nasıl olsa anladın ne demek istediğimi, yorma beni :)
Okuyup ta kendi işini yapanına pek rastlamadım ama sen rastladıysan benim adıma bir alnından öpüver.. :)
Oldu..
bu yaştan sonra bir de deli damgası yiyeyim ;)
Yorum Gönder