Sayfalar

24 Haziran 2011 Cuma

Silivri'deki utanç tablosu...

Eğer yolunuz Trakya’ya düşerse ve hatta Silivri’den geçerse, o gün orada görülen bir dava varsa lütfen hiç düşünmeden dalın dava salonuna. Görecekleriniz ve yaşayacaklarınız karşısında kanınız donacak, hayatınızı geçmişi ve bugünü ile birlikte bir daha gözden geçirecekiniz…
Ben öyle yaptım… girdim duruşma salonuna. Dava meşhur “balyoz” davasıydı. Sanıklar kalabalık, hüzünlü, ama enerjik. İzleyiciler buruk, heyecanlı ama çaktırmamaya çalışsalar da bitik.. Mahkeme başkanı sakin, sabırlı ama sabit.. Üyeler umursamaz, heyecansız ve donuk. Savcı ise tamamen şartlanmış, söylenenlere neredeyse kapalı..
Avukatlar ve sanıklar söz aldılar, konuştular, anlattılar.. Ortak merak suçlarının ne olduğu idi. Evet bir mahkeme var, sanıklar avukatlar herkes orada ama suçun ne olduğunu bilen yok. Tahliye ve beraat talepleri ile bitiyor tüm konuşmalar. İster istemez gözünüz kararı verecek hakimlere kayıyor. Öylece kalıyorsunuz çünkü dinlemiş yada anlamış bir halleri yok…
İlginç olan bunlar değil. İlginç olan sanık koltuğunda oturanların bu memleket için yaptıkları fedakarlıkların anlaşılamıyor ve düşünülemiyor olması… Hayatları pahasına çoğu zaman kendilerini düşünmedikleri gibi ailelerini de düşünmeyen, ülkesinin çıkarlarından başka bir işe kanalize olamayan, vatanını sevmekten asla vazgeçmeyecek ve ülkesi için ölmeye hazır olanlar yargılanırken belkide onların bu ülke için yaptıklarının onda birini bile yapmamış ve yapmayacak olanların bu insanları yargılıyor olması…
Herkes görevini yapacak elbette. Ama yürek dayanmıyor ki. Böylesi acımasız bir yargılama sürecini yaşayan başka bir milletin evlatları varmıdır. İnsan suç işleyebilir. Bu işlediği suçun nevi net olarak ortaya konur ve ceza neyse verilir. Ama bu davayı izleyen ben, suçlu göremediğim gibi, duruşma salonunu utanç içinde terk ettim. Çok büyük bir tarihi sürece tanıklık ediyor olmak ve sessizce duruşmayı izlemek beni çok  mutsuz etti. Sanık sandalyesinde oturanların hiçbiri ne ile suçlandığını bilmiyor. Avukatlar mahkeme başkanına ısrarla soruyor. “Biz aynı okuldan mezun olmadık mı?, aynı kanunları okumuyor muyuz?” diye. Öyleyse bu anlam karmaşası nedir diyorlar özetle.. Sonra bir başka avukat böyle bir davanın içinde olduğu için Türk hukukçusu olduğundan utandığını söylüyor. Herkes ama herkes utanç içinde ancak sonuç yok ortada. Onlar hala suçlu, bizler hala seyirci..
Türk subayını bu hale düşürenler, neyin yada kimlerin malzemesi olduklarının hangi zihniyete hizmet ettiklerinin farkında değiller mi? Benim askerimi 2003 yılında kafasına çuval geçirerek tutuklayan Amerikalı subaylar bile bu yapılanların karşısında önemsiz kalıyor. En acısı da evet en acısı da kendi ülkesinde, kendi hukuk sistemi ile ve kendi hakimleri tarafından yargılanıyor olmak. Hemde terör suçu ile vatan hainliği ile… Bunun ötesi varmıdır ki...
Bugün bu davada seyirciydim, yarın başka bir yerdeki davada sanık öbür gün bir başka davada  tanık olabilirim yada olabilirsiniz. Hiçbir şey yapamıyor olduğunuzu düşünseniz de lütfen orada anlamsız suçlamalarla yargılanan insanları yalnız bırakmayalım. Salona girdikleri zaman gördükleri kalabalık karşısında yüzlerinde azda olsa beliren tebessüm belkide hissedebilecekleri nadir mutluluklardan biriydi ve bence bu kalabalık destek her gün artmalı. Korkmadan, cesurca. Türk gençliğine ve toplumuna yakışan budur.  Bugün aciz bırakılanın yanında olanlar yarın aciz kaldıklarında arkalarındaki destekle ayakta duracaklardır… Yoksa hep birlikte torunlarımızın utanacağı bir tarihi yazıyor olmaktan hepimiz suçlu olacağız..
Silivri’de çizilen utanç tablosunu gördüm ve utandım. Bize bugünleri yaşatanların bir gün bunun hesabını vereceklerini bilerek daha bir dik çıktım salondan. Ülkesini seven insanların hiç bir şartta eğilmeyeceğini bildiğimden…

2 yorum:

BuRCu dedi ki...

Kelimelerine sağlık...

Volkan DENİZ dedi ki...

Teşekkürler Burcu
Söylenecek çok şey var ama ne desek boş. sözün bittiği yerdeyiz...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...