Sayfalar

10 Mayıs 2011 Salı

Zeki saksağan...

Bugün küçük bir boşluk yakaladım. Daha doğrusu bir müddet herşeyi biryana bıraktım. Oturdum ağaç gölgesinde, elimde bir bardak çay. İzledim ortalığı. En çokda saksağana takıldım. onun gözüyle görmek istedim dünyayı, onun gözüyle baktım kendime. Ürktüm kendimden, o masum masum ağaç gölgesinde oturan adamdan ürktüm. Onun gözüyle bakarken kendime, yapmak istediğim esas işimi yapamadığımı yani rahat rahat su içemediğimi, yiyecek arayamadığımı fark ettim. Bir saksağan oldum. Ama sadece ürkmeyi öğrendim.

Sonra saksağanı kendi yerime aldım. Kendi gözümle saksağana kendini izlettim. Biraz durum karıştı evet farkındayım ama. Saksağana insan beynini bahşettim. Hadi düşün dedim. İlk ne yapar acaba diye düşündüm.

Seslendi etraftaki tüm kuşlara. Topladı etrafına. Çünkü zeki artık. Kafası çalışıyor ya. Emirler verdi her bir kuşa. İş bölümü yapıverdi bir çırpıda. Verdiği emirlerin hepsi yiyecek bulmayla ilgiliydi. Yiyecekleri bulan getirdi saksağanın önüne bıraktı. O da pay etti hepsini, aslan payını kendine almayı ihmal etmeden. Artanıda gömdü oracıkta, sonraki günlere lazım olur diye.

Sonra topladı yine. Bu sefer diğer kuşların yuvasına saldırın dedi. Organize etti onları. Saldırın yiyeceklerini alın ve getirin dedi. Öylede yaptılar. Oraların hakimi oluverdiler bir anda. Ama insan beynini kullanan saksağanın etrafında toplanarak hakim olmuşlardı oralara. "Birlikten güç doğar" lafını uyguluyorlardı. Hayvanlar aleminin çok uzak olduğu bir ruhu canlandırmıştı zeki saksağan.

Uzandı gölgede, yanına başka saksağanları da aldı. şarkı söyletti, dans ettirdi eğlendi gönlünce.

Sonra gülümseyerek kendime geldim. Yüzümde asılıp kalan gülümsemeye engel olamıyordum bir türlü. Saksağanın zekasını elinden almasaydım daha neler yapacaktı kim bilir diye düşünüyor ve gülümsüyordum.  Zekayı doğru kullanabilenlerin etrafındaki aptallara neler yapabileceğini gördüm saksağanın gözünde...

Saksağan için hayat sadece yemek ve yaşamak demek. İşin içine zeka girince hayatın anlamıda şeklide değişiyor bir anda. Zekasını kullanıp bir şeyler yapmak isteyen insanların da nihai hedefi beslenmek. Farklı olan tek şey hedefe nasıl ulaşabileceği. Yada sofrasındaki yiyeceklerin çeşidi..

Zeka beraberinde yaşanılan alanın sahiplenilmesini ve etraftaki diğer toplumların da zekaya teslim olmasını gerektiriyor. Organize olabilen başarıyor.

Saksağan hayatın zevk alınacak tarafını hiç umursamazken biz etrafımızda gördüğümüz tüm canlıları taklit ederek eğlenmeye ve zevk almaya çalışıyoruz. Heyecanlarımız ve hırslarımızla bir yerlere gelmeye uğraşıyoruz. Sonra oradan da sıkılıyoruz başka zevklere yelken açıyoruz. Ama aç kaldığımız zaman gözümüz ne zevk görüyor ne de heyecan.. Doğanın kanunu olan beslenme dürtüsünden yola çıkarak toplumsallaşıyor sonrada içinde bulunduğumuz toplumun içine etmek için saksağanlar gibi olmaya çalışıyoruz. Ya da beynimizi kullanmayı beceremediğimizden, kullananlara biat edip köleleşiyoruz. Birileri ne derse bizde onu doğru kabul edip koşuyoruz peşinden. Çünkü düşünmek de çabalamak da zor geliyor. Öyleyse gerek varmı saksağandan farklı bakmaya hayata? Yiyelim içelim, çiftleşelim hayat bizi nereye götürüyorsa oraya gidelim. Olmaz diyorsanız o zaman en güzel yaratık olmanın hakkını verelim. Ayrıcalığımız olan zekamızı kullanalım..

Sonra saksağan uçtu gitti bende kalktım oturduğum yerden. Arkadaşlarıma "bir saksağan kadar olamadık" dedim. Anlamsız baktılar. Ama anlayacaklar bir gün, hayatın sırrının doğada gizli olduğunu...

2 yorum:

Büşra Bayram dedi ki...

Saksağana hiç bu açıdan bakmamıştm :)

Volkan DENİZ dedi ki...

Bence bakmalısın. :) Hem sadece saksağana değil, diğerlerinede. Gördüklerin ve sana hissettirdiklerine çok şaşıracaksın..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...