Öyle bir zaman başlamıştık. Dostça bir beklenti olmadan, kendimizle boğuşarak. Karalamaların yazıya ve hatta makaleye dönüşmesiydi yaşadıklarımız. Sonra paylaşır olduk, içimizden geçenleri. İçimizden geçen duygulara bizden başka birilerininde baktığını gördük. Beklentisiz girdiğimiz dünyada, bir selam görmeyince yada yazılan yazılara bir cevap yazmayınca, okumaynca yazılanları, uğrayıp sanal manal demeden yiyip içmeyince fırçalanır olduk. Sonra birbirimizi daha iyi tanımlama adına, fikir yürütebileceği konuların ne olduğuna bakmaksızın attık bir konu ortaya, cevaplasın istedik, yazılarda tanıdığımız ve her geçen gün daha çok sevdiğimiz, dostluklar kurabilecek kadar yakınlaştığımız kardeşlerimiz, abilerimiz, ablalarımız...
Önce Gelibolu 17 mimlemiş beni. Sormuş "Eğer Bir Zaman Tüneli Olsaydı Geçmişten Yada Gelecekten Hangi Zamana Gitmeyi, Kimi, Hangi Olayı Görmeyi İsterdiniz ?" diye. Böylesi güzel bir soruyu cevaplamamak mümkün olamazdı. Her zaman düşündüğüm, arzuladığım ve böyle bir şeyin gerçekleşmesi anında istediğim tek şeyi sormuş çünkü. Geleceğe gitmek istemezdim asla. Yaşanmamışlıkları görmek ürkütür beni diye düşünürüm çünkü. İstemediğim bir şeyi yaşıyor görürsem kendimi, o yanlışa gitmemek için başka ve belki de daha büyük yanlışlar yapabilirim. Bu durumda da yaşamam gereken süreci yaşayamayacağımdan, ben ben olmaktan çıkarım.
Ama geçmiş için durum farklı. Geçmişteki küçücük bir olaya el değdirsem, birini yolundan çevirip başka tarafa yönlendirsem, kurulu işleyen dengeyi bozacağımı biliyor olmama, bu sebepten dünyanın altını üstüne çevireceğimi görüyor olmama rağmen. İsterdim geçmişte bir yerlere el uzatayım. Önce Fatih'in İstanbul'u fethettiği güne gitmek isterdim. Ona, bu şehrin dünyanın en önemli tarihi değeri olan şehri olacağını anlatıp, tek tek tarihi değerlerini göstermek isterdim. Sonra rönesansı başlatacak ilim, bilim adamlarını bulur tanıuştırırdım, onlara sahip çıkmasını ve çalıştırmasını isterdim. Oradan tekrar binerdim zaman makinesine, Hezarfen'in ilk uçuş denemesi yaptığı güne gider. Ona yürekli olmasını, uçan bir araç yapılabileceğini söyler, birkaç ipucu verir uzaklaşırdım. Zaten Fatih İstanbul'daki bilim adamlarından faydalandığından o zamana kadar çok işler olmuş ve hatta matbaa ilk bizde bulunmuş bile olurdu. Şöyle kapatın gözlerinizi ve düşünün bakalım dünya ne halde olurdu. Sadece bu iki noktaya küçük bir müdahale ile altı üstüne gelmez miydi ??
Burcu ise "tarihsel bir devinimde nerede olmak isterdin? neden orada olmak isterdin ve kimi görmek isterdin" diyerek olaya biraz daha ruhsal bir durum katmış. Biraz seyirci modunda değerlendirdim bende haliyle..
Aslında görmek istenen kişiler nedense hep bildik liderler olur ama ben öyle düşünmüyorum. Onları görmenin belkide bilinçaltımda yarattığım kahramanımı küstüreceğini düşündüğümden. Ya da benim zihnimde canlndırdığım haliyle, düşüncemde kalmasını istediğimden, geçmişe gidip çok da görmek istemem. Ama bir tek kişiyi görmek ve izlemek çok isterim. Şaşıracaksınız belki ama beni hep benzettikleri, hakkında birçok kişiden çok söz işittiğim, küçüklüğümden beri savaştaki kahramanlık hikayelerini dinlediğim, çok işler yapmış ama bir tek maddesel hatıra bırakmadığından çok kızdığım dedemi görmek ve izlemek isterdim. Hiç konuşmadan, sadece izlemek, onu tanımak ve yaşadıkları ile ilgili bana anlatılan her şeyi bizzat kendinden dinlemek isterdim. Dinlemek ve sonrasında anlatılanları değerlendirip kendimi yeniden yapılandırmak.. Sonra dönüp bugüne yeni benin neler yapabileceğini izlemek.. Gene çıktım galiba ben ben olmaktan ama olsun biraz değişiklik fena olmaz...
Aslında güzel olan mim konusuna cevap yazmak değil. Sorulan soruya cevap almak için peşinden gitmek. Ama ben hep mimleniyorum, mimleyemiyorum. Çünkü benden önce herkes bu işi halletmiş oluyor zaten. Bir gün çok özgün ve farklı bir konu ile karşınıza dikilecek ve size hesap soracağım :) Bu tip paylaşımlara cevap yazmak oldukça eğlenceli ve çok da samimi geliyor bana. Bu sebeple beni mimleyen Gelibolu 17 ve Burcu'ya çok teşekkür ediyorum.. Biraz geç oldu ama oldu işte...
Sevgilerle... Dostça kalın...
14 yorum:
Hoş bir cevap olmuş. Seyahat ettirmişsin bizi zamanda gerçekten.
Bu arada sabah 09.30'da çok kötü mimlendim, sende durumlar nasıl? :-)
Öyle bir anlattın ki 'keşke böyle bir fırsat olsa da Volkan' a dedesini gösterebilsek' diye düşünmeden edemedim.
Okuyucularının karşısına dikilip hesap soracağın özgün konuyu herkes merak ediyordur herhalde :)
Geç olması mühim değil. İçten oldu, güzel oldu ;) Ben de teşekkür ederim.
Kamil;
Hemde ne mimleme sorma :)
her zamanki gibi lüzumsuz saçmalamışlar ::)
bakıp görücez..
Burcu;
Hakkatten çok iddialı laf etmişim artık sağlam bir mim olması şart oldu :)
Aslında birazda serzenişti. hiçmi bir büyüğü hayatta olmaz insanın. Ne bir dedem oldu ne babaanne ne de anneanne. hepsi erkenden gidince böyle oldum heralde :)
Benim duygusal anıma denk geldi sanırım :) Bir yolu olsa da gösterebilsek dedim.
Hepsi nur içinde yatsın, anmış olalım bu vesile ile...
:) Yolunu göstermişsin ya işte. Tarihsel bir devinim demişsin. Bende şöyle bir uğrayıp geldim.
Teşekkür ederim..
öncelikle beni ve burcu yu kırmayıp cevapladığın için çoook teşekkürler,yazın tek kelimeyle mükemmeldi,çok beğendim :) Yüreğine sağlık diyorum ve son kısmına gelince gülmekten kendimi alamıyorum ve sende mi? diyorum :) Niyemi?
izah edeyim: "Ama ben hep mimleniyorum, mimleyemiyorum. Çünkü benden önce herkes bu işi halletmiş oluyor zaten. Bir gün çok özgün ve farklı bir konu ile karşınıza dikilecek ve size hesap soracağım :)"demişsinya,Sevgili "kamil cengiz" de aynı dertten muzdarip,oda intikamın soğuk yenen bir yemek olduğunu düşünüyor,nedir canım sizin benden çektikleriniz :) pekala şöyle bir anlaşma yapalım,ben gidip biraz yaz temizliği yapayım ortalıkta görünmiyim,blog ahaliside bu mimleri unutsun accuk,kamil cengiz ve sen yeni bir mim atın ortaya intikamınızı alın :)
keh keh keh.....görüşmek üzere sevgiler,selamlar,tekrar teşekkürler :)
:) Tamamen rastlantısal bir durum olmuş ama hoş olmuş. En iyisi Biz Kamil'le kafa kafaya verip bir konu bulalım :)
Ayrıca sizden bir şey çektiğimiz yok tam tersi çok birleştirici ve samimi şeyler bunlar. Size bu durumda teşekkür etmekten başka bir serzenişe hakkımız yok.
Yaz temizliği konusunda yapabilecek çok bir şeyimizi yok maalesef. Kolay gelsin, iyi bakın kendinize, çokda zorlayıp sakatlamayın bir taraflarınızı. lazımsınız buralarda.. :)
sevgiler, saygılar...
Evet bencede yapabilecek bişeyiniz yok,ayak altında dolaşmayın yeterli :) :) :) Sağolun dikkatli olurum,meraklanmayın yokluğum fazla belli olmaz :) sizlere sonra kek ve çay ikram ederim...
teşekkürler,selamlar...
Evet bencede yapabilecek bişeyiniz yok,ayak altında dolaşmayın yeterli :) :) :) Sağolun dikkatli olurum,meraklanmayın yokluğum fazla belli olmaz :) sizlere sonra kek ve çay ikram ederim...
teşekkürler,selamlar...
:) :) tamam anlaştık. Siz ortalığı süpürürken ayakalarımızı kaldırırız..
İyi olur :)
Sevgili Volkan,
Yazın çok içten,çok güzel.Ama zaten bu senin yazılarında artık alıştığımız bir durum,iltifat değil,kalemine yüreğine sağlık..
Diğer konuya gelince,siz iki kafadar başbaşa verip mim konusu düşünürken ani bir sürprizle karşılaşabilirsiniz,benden söylemesi :)
Tebessümün hiç eksilmesin :)
İhyaca;
Çok teşekkür ederim. Yazarken içimden geldiği gibi teslim oluyorum, cümleler öyle akıp gidiyor. Hayatın neşeli tarafındayım çoğunlukla ama yapılan işe duygu katılmadan tadının olmayacağını da biliyorum. İçten olmazsam kendimi sahtekarlık yapıyormuş gibi hissediyorum..
Biz sürprizlere çok alışığız hem kim sevmezki sürprizleri :)
Gülen yüzünüz hep gülsün, her gününüz bir öncekinden daha keyifli geçsin..
sevgilerle..
Yorum Gönder