Sayfalar

2 Temmuz 2013 Salı

Taksim...

Taksim'deydim dün. Bi uğradım, dolaştım her köşesini. Öyle abartmışım ki Sirkeci'ye kadar yürüdüm. Beyoğlu'ndan Galata'ya doğru giderken biraz hüzünlendim arada düşündüm. Sonra Karaköy'den hızlıca geçtim. Köprüde balık avlayanların bitmeyen heyecanına ortak oldum. Bitiremediler ya  Haliç'in balığını her gün yüzlerce balıkçı... Ne Haliç'miş be arkadaş.

Ama Taksim bir başkaydı. Heryer insan doluydu yine ama sanki enerjisini kaybetmişti. Yenilmiş, küsmüştü biraz. Yine her köşesinde anketörler yanlarından geçen alımlı genç kızlara yalvarır gözlerle bakarken, kibirli kızlarımız yüzlerine bile bakmadan geçip gidiyordu, köşe başını tutan sazcılar vuruyordu sazının tellerine, bir sokağından kahve kokusu gelirken diğer sokağından fırından yeni çıkıp şerbetlenmiş tatlının kokusu da geliyordu hala. Çiçek pasajına doğru yanaştıkça alkol kokusu kaplıyordu ortalığı ve meraklı turistler her yerdeydi.. Ama.. Bir şeyler eksikti Taksim'de. Eski yüzler yoktu sanki. Yeni yüzler yeni bakışlar gelmişti. Atatürk anıtının hemen karşısında polis özerk bölgesi oluşturulmuştu. Önde polis barikatı, arkasında çelik kafesli araçlar ve araçların arasında bezgin ve bıkkın çevik kuvvet. En ilginç olanı da, polislerle hatıra fotoğrafı çektirmek için sıraya girmiş insanlar...

Esnaf eski süksesini kaybetmiş, bazı kepenkler bir daha açılmamak üzere kapatılmıştı.Gülmüyordu Taksim. Eğlenceli de değildi. Kalabalıkların içindeki huzursuz adamı görüyordunuz hep. Tamam her şey bitmişti sanki ama yarım kalan bir şeyler var gibiydi. Sanki atılan taş kendi başını yarmıştı.

Gezi parkı hala kapalıydı ve bir çok iş makinesi hummalı bir şekilde çalışıyordu. Ortalıkta ne yapıldığını yazan bir tabela da göremedim. Taksim meydanı boydan boya betonlanmış ve hala taze beton dökülüyordu. Bilemedim birden.. eski hali canlandı gözümde. Daha sempatik geldi. Aslında belki hiçbişey değişmemişti. 30 gün önce neyse hala oydu görüntüde ama yok diyordu meydanlar, caddeler, kafeler... Bir daha asla eskisi gibi gülemeyeceğim. Daha bir süslü olsam da bir daha asla eskisi gibi sükseli olamayacağım. Daha bir albenili olsam da eskisi gibi çekici de olamayacağım diyordu her bir köşesi...

Öyle bir geçtim Taksim'den ama dostlar halini hiç iyi göremedim. Muhtaçtı bir şeylere, ağlıyordu sanki sessizce. Taksim artık Taksim değildi. Belki biraz Kadıköy, biraz Kızılay ve az bişey de Konak'tı ama bir daha asla Beyoğlu Pera olamayacak gibiydi. Taksim sanırım bu değişimin farkındaydı ki hiç sempatik görünemedi bana...

Sonra Sirkeci'den baktım Galata kulesine doğru. Tarih dedim, yaşandıkça nasıl da tekerrür ediyorsun ısrarla...


6 yorum:

Pabuc dedi ki...

Güzel bir anlatım.

Haklısın;
Bakışa göre değişir nasıl konuştuğu Taksim'in.....

Volkan DENİZ dedi ki...

Farklı bakacak bir durum yok Taksim'de herşey ortada. Bir dönem kapanmış artık...

Pabuc dedi ki...

Bin yıl önce Taksim de yoktu haci :)

Her şey daha güzel olacak ;) Rahat ol sen :p

Ve Taksimi bırak sen blogundaki virüs işini hallet bi zahmet :)

Volkan DENİZ dedi ki...

Bin yıl önce olmayanlar bugün var diye ciddiye almayalım mı. Ne dedin sen şimdi...

virüs durumunu algılayamadım. Neden kaynaklandığını bilmem çok zor gibi. Yardım et bari.. :)

Pabuc dedi ki...

Bir önceki yorumu kötü cümle kuruşlarım yüzünden sildim..

Bloguna giriş yapan diğer okurların haberdar etse keşke de ben de sorun bir bende mi oluşuyor öğrenmiş olsam başımın çaresine baksam :)

Adsız dedi ki...

Ağaç gölgesinde soluklanan insanların ilk tepkisi; Olmaz, Alışveriş merkezi veya Kışla için burada fazla yerimiz yok!

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...