Sayfalar

18 Mayıs 2012 Cuma

Balık kafasından sağlık...

Oltamın ucundaki yem canlı olmalıymış. Canlı karides anlayacağınız. Ancak öyle tutuluyor bu balık türü hemde hava karardıktan sonra. Nerdeyse gece yarısına yakın bir saatte.

Yaklaşık iki saattir oltamın ucundaki karides gezdiriyor misinayı. Ben de takip ediyorum küçük fosforlu şamandırayı. Eğer olurda birden batarsa sarmak lazım misinayı. Geç kaldınmı yada fark edemedinmi kaçırırsın balığı.

Geçen iki saat boyunca aynı teknede dört kişiyiz. Hepimizin elinde bir olta ve ucundaki şamandırada gözlerimiz. Sohbet ediyoruz ama kimse kimsenin yüzüne bakmıyor. Sürekli gezen şamandırayı izliyoruz. Bazen sessizliklerde oluyor ama asla gözümüzü şamandıradan ayırmıyoruz. Nasıl bir duyguysa, sabrın neresindeysek bilmiyorum ama bekliyoruz. Yan tarafımızda bir tekne daha var onlar üç kişiler. Bir tane tutmayı başardılar ama. Balığı çeken arkadaşın heyecanını anlatamıycam çünkü sanırım heyecandan köpürmüştü. E yani bu kadar sabırla bekleyip saatlerce aynı noktaya bakıp tutulan balığı tekneye çekmenin heyecanı sanırım paha biçilemiyor...

Hani hep o anda oluverir ya herşey. Vazgeçip gitmeyi düşündüğünüz anda otobüs gelir yada aramaktan vazgeçip bulamıyacağınızı düşündüğünüz son anda bulursunuz kaybettiğinizi. İşte öyle oldu saatlerin gece yarısını çoktan geçtiği bir anda. Erkek erkeğe derin dedikodulara girmiş ve hatta Acun'u bile çekiştirmiştik. Adadakilerin balık tutamama durumundan açılmıştı konu.. İşte o anda benim şamandıra sulara gömüldü. Teknedeki herkes fırladı ayağa. "çek çek" diye bağırıyorlar hep bir ağızdan. Anladımki herkes herkesin şamandırasını da gözlüyormuş. Öyle bir heyecanki çığlık çığlığa sarıyorum oltanın makarasını. Ağır ağır geliyor, ne kadar büyük bir balık tuttuysam artık. Sanırsın otuz kiloluk dev bir balık gelecek. En sonunda sudan çıktı oltanın ucu. Bir balık var evet. Ama birde balığa yapışmış iki koca yengeç. Biri başından biri de kuyruğundan asılıyor. Ağırlığın sebebi anlaşıldı haliyle. Hırslı bir şekilde yengeçleri tokatlıyoruz. "Bu kadar beklemişim, bırakırmıyım size" diyerek fırça bile atıyorum ama yengeçler bırakmıyor. Hakları da var aslında. Orası onların bölgesi ve onların yaşamak için o balığa bizden daha çok ihtiyacı var. Biz belki o akşam bir kaç saat harcıyoruz ama onlar belki günlerdir pusudalar. Ama yok, bu duygular tabiiki yumuşatmadı beni ve yengeçlerden kurtararak çektim eşkinayı tekneye...

Bu balığın kafasında taşıdığı bir taşı limonla eritip içince böbrek taşını düşürüyormuş. İnanın bende anlam veremedm. "Yok daha neler" ve benzeri bir sürü tepki gösterdim ama bilenler beni ikna etmeyi başardılar. Sonuç olarak bütün gece sabredip kafasındaki taşa ulaşamak için bir balık tuttuk. Böbrek taşı olan arkadaşa taşını verirken, gözlerindeki mutluluk tüm sıkıntılara değdi. Balığın lezzeti ise bambaşka bir yazı konusu. "Ben balık yememişim şimdiye kadar" bile dedim bir ara.. O derece yani...

Balıkların hafızası yoktur. İyiki de yok. Olsaydı balığın tadını bile bilemezdik. Sanırım balık tutmak için geliştirdiğimiz metodlar uzay teknolojisini geçerdi eğer hafızaları olsaydı... "Balıklar insanlar yesinler diye var" diyerek kendimi aklıyorum da hafızası olmayan insanları düşününce kandırmak için sunulan canlı yemleri şöyle bir gözümün önünden geçiriyorum. Sonra da bırakıyorum kendimi dalga seslerinin ahengine. Bir başka gecenin sabahında, gün doğumunu karşılıyorum teknenin havuzunda. Hava az biraz aydınlanırsa bir kaç istavrit tutarsak boş dönmeyiz umuduyla... Gecenin en derin karanlığında bekliyorum güneşin ilk ışıklarını görüp yeniden heyecanlanmayı...




13 yorum:

kahvetelvesi dedi ki...

Bir futbolmaçı, bir de işte bu balık tutma sevdası...Anlayamamışımdır ikisini de.Ama öyle güzel anlatmışsınız ki, o eğlenceyi ben de hissettim sanki.:))

Elif Kararlı dedi ki...

Yine bir tavafukla karşı karşıyayım ne hoş :)

Aklıma yazacak bir şey gelmiyor, balığın lezzetinde kala kalmışım da :) Afiyet olsun...

Çok hoş anlatmışsınız avınızı..Gerçi onca beklemeye hep topu 1 balık tuttuysanız çok yazık olmuş!.. :)

Volkan DENİZ dedi ki...

@kahve telvesi;
Aslında fanatizmi ben de hiç anlayamam. Öyle çılgın gibi maçta seyretmem. Balık işi başka ama. Farklı bir dünyadır o. Bir nevi terapi gibidir. Bu balığın peşinde olmamızn ilk sebebi kafasındaki taştı..
Hem balık tutmanın heyecanı da gerçekten anlatılabilecek türden değildir. Fırsatınız varsa bir deneyin derim ama işi bilenlerle deneyin. Yoksa bir daha elinize olta alamazsınız... :)


@pabuç;
Amacımız bir balık tutabilmekti zaten. Bu balık türü özeldir. Öyle heryerde ve kolay tutulmaz. Amacımız balık yemek değil di gerçekten tamamen tedavi amaçlıydı. Ama tadıda bir başka oluyor tabii o da ayrı bir ayrıntı.. :)
Şöyle de bir gerçek var.. Sağlık sistemimiz bu hızla çöküşe devam ederse, yakında ilaçları da doktorları da doğada arıycaz sanki... :)

N.Narda dedi ki...

Ama insanların "hafızasızlıklarının" sebepleri farklı olamaz mı? Hepsini birden mahkum etmeli miyiz? Soruyu sordum ama cevabı irdelemek istemediğimin farkına vardım şu an :)

Küçük bir kızken hep babamın beni birlikte balık tutmaya götürdüğünü hayal ederdim. Bunu ona hiç söylemedim. Futbolu da avlanmayı da sevmezdi,bilmezdi. Zaten benimkisi Amerikan filmlerinde gördüğüm bu tip şeylere özentiydi sanırım. (Ama erkek kardeşim kızını götürüyor balığa. Jenerasyon farkı galiba:))

Volkan DENİZ dedi ki...

@N. Narda;
İnsanları hafısasızlıktan mahkum ettiğimi de nereden çıkardın. :)
Ama asıl güzel olan çok inceden vurgulamak istediğim konuyu bir köşesinden yakalamış olman.. :)
Bu sebepten bu konuyu ben de fazla eşelemiyorum...

Bu tip olayların jenerasyonla falan alakası yok. Tamamen yaşanan bölge ile alakalı.. Benim gibi su olmayan yerde yaşamayı düşünmeyen bir adamın hayatında mutlaka olan şeyler bunlar. Amerikan filmlerinde konuyu biraz daha duygusal işlemeyi becerebiliyorlar galiba. Yoksa baba kız yada anne oğul balığa gitmek çok da uzak duygular olmamalı. Olmasın da lütfen.
Balık tutarken başka bir şey düşünmeyen beyninizin en çok dinlendiği andır o an çünkü...
Sevgilerimle...

Pabuç dedi ki...

Sağlık konusu geçince yine inceden mesajını da vermişsin maşallah..

Sağlık sistemi gözden geçirilirken bence doktorları da bir denetlesinler ..10 yılda bir sınava tabi tutulmalı bence doktorlar da (özellikle psikolojik açıdan) Gerçi bu her meslek için uygulansa ne süper olur..Ne alaka bir yorum diyeceksin ama aklıma geldi yazayım dedim işte..

Sanırım nerede arıza doktor var bana rastlıyor ondan etkilenmiş olabilirim :)

Neyse demek balık çok lezzetliydi ha ! :)

Volkan DENİZ dedi ki...

Söylenecek bir çift lafımız olmalı elbet dönen her türlü dolapta.. :)
Bir tek sağlık olsa ne güzel de eğitim işide çöktü maalesef. Hangisini nasıl düzeltecekler çok merak ediyorum. Ha bire bir şeyler değişiyor ama bir gerekçe söyleyen yok. Neyse işte hep beraber yaşayıp görücez ama işte biraz çabuk unutabiliyoruz bazı şeyleri...

İnanılmazdı... :)

N.Narda dedi ki...

"Kızım sana söylüyorum,gelinim sen anla" olsun o zaman, yani kendim mahkum ediyorum:)

İzmir'de doğup büyüdüm ama babam Karadeniz'in kıyısız köylerinden birinden göçmüş.Bu da bir çıkarım için yeterli değil aslında çünkü amcalarım denizi çok sever...Ben denizle sıkı fıkı değilim ama denizsiz bir şehirde bir haftadan sonra bunaldığımı fark ettim. İrdelenesi psikolojik konular bence bunlar :))

Sevgiler

Volkan DENİZ dedi ki...

Narda;
İrdeleriz bir gün ama o kadarda derin psikolojisi olduğunu sanmıyorum... :)

Sonuçta bir yarımadayız.. Orta anadoluda hamsiden başka balığın olmadığını sanan bir sürü insan var...

N.Narda dedi ki...

Adetim değil, irdelemeden karar veremem:)

Bu aralar alabalık çiftlikleri sayesinde alabalığı da biliyorlar:)

Hamsinin yeri başka ama,melez bir Karadenizli olarak korurum balığımı :)

Volkan DENİZ dedi ki...

Hamsiye ne lafım olabilirki. Hegün yenebilecek bir balıktır o. Ama dedim ya heryanımız su, deniz, göl. Daha ne tatlar var.
Balığa çıkamıyorsakta bari meraktan bir yanaşalım yanına.. :)

N.Narda dedi ki...

Kızkardeşim bu konuda ailede öncü:) Gopez'i tavsiye etti en son.Sayesinde pişirme tarifi de aldık.Deneyeceğiz en yakın zamanda:)

Volkan DENİZ dedi ki...

NArda;
Klasik bir ege balığı. Lezzetli ama kılçıkılı biraz. Ne türlü balık olursa olsun uygun pişirilirse lezzetine doyum olmaz... Afiyet olsun.. :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...