Soğuk bir kış gününün, soğuk bir gecesi ve gene soğuk bir anıydı. Saat gece yarısını geçmiş sabaha doğru yanaşıyordu. Boş yollardan evime doğru gidiyordum, biraz yorgun biraz düşünceli Bir virajdan çıkarken 100 metre kadar ilerde bir karaltı fark edip yavaşladım. Yaşlıca bir amca, 1974 model Wolkswogen marka (bildiğimiz tosbağa) arabasının kaputunu açmış uğraşıyordu. Benim farlarımı farkedince kafasını kaldırıp baktı. Öyle bakarak geçiyordum ki durup geri geri adamın yanına yanaştım. Arabadan inip yanına gittim. "hayırdır amca arızamı yaptı?" diye sordum. Amca oldukça temiz yüzlü, içinde bulunduğu sıkıntıyı belli etmemek için yüzüne yakışmayan gülümseme ile. "çalışmıyor evladım" dedi "bir el atta, vurdurarak çalıştırmaya çalışıyım"
Arabanın arkasına geçtim, amca direksiyonda, epey bir ittirdim ama tık yok. Nefes nefese durdum "amca bu arabada benzin varmı eminmisin?" diye sordum. Amca "benzin yoksa yapacak bişey yok çünkü benzin alacak paramda yok" dedi. O an durup adamı bir daha süzdüm. bir an için olumsuz birkaç düşünce geçti aklımdan ama çabuk def ettim. "Amca sende yoksa bende var"dedim.
Arabasını biraz daha ittirerek emniyetli bir yere çektik ve benim arabamla benzin istasyonuna doğru yola çıktık. Gayri ihtiyarı nerede oturduğunu sordum ama cevap vermek için kafasını bile çevirmedi. İstasyona gidene kadarda bana sürekli dua etti.
İstasyondakilere durumu anlatmak biraz sıkıntılı olsada bir pet şişeyi dolduracak benzin alıp ayrıldık. Dönüş yolunda tekrar sordum nerede oturuyorsun diye. Bu sefer, yüzündeki o zoraki gülümseme yerini içinde derin hikayeleri barındıran bir hüzün şeklini aldı. "evlat benim herşeyim o gördüğün araba" dedi ve yola doğru bakarak anlatmaya devam etti. "Hani vardı ya sadece olduğu gün anılan, diğer günler kimsenin aklına getirmediği gün. 17 Ağustos. İşte ben o gün tüm ailemi, evimi, işyerimi, çocuklarımı, herşeyimi olan herşeyimi kaybettim" dedi. Dondum kaldım. Biraz utandım, biraz yardımcı olduğum için gururlandım ama tüm ailesini 45 saniyede kaybeden bir adama yapılan yardım ne ifade edebilirdiki...
Arabasının yanına geldik, benzini koyduk araba çalıştı. Bir şeyler yapabilirmiyim diye bakıyorum yaşlı amcaya. Gitmesin istiyorum ama yardım edeyim derken kalbini kırmak yada yanlış anlamasından da çekiniyorum. "amca, paran varmı?" diye sorabildim. "Ah be evlat dedi. Bilirmisin bir zamanlar ben hiç kimseden bir lokma ekmek bile almadım. Ama depremden sonra aldığım üç kuruşluk emekli maaşı ile yaşamaya çalışmak beni ne hallere getirdi. İstemeyi bilmeyen adam hep açtır evlat" dedi. Cebimde ne kadar varsa çıkarıp torpidoya koydum. "Sen şimdi nereye gideceksin be amca" dedim. boğazıma düğümlenen hıçkırıklarımı tutmaya çalışarak. "Benim var bir tenha köşem, belki bir gün görüşürüz ama sana borçlu kalmak istemem. Mutlaka bir gün borcumu ödeyeceğim" dedi ve gitti.. O amcayı bir daha hiç görmedim.
Bazen hayalmi gördüm acaba diye bile düşündüğüm olmuştur. Ama bir17 Ağustos gecesi herşeyini kaybeden bu adam bana öylesi bir şamar attı ki; asıl anmanın olay günlerinde değil diğer tüm günlerde olduğunu, asıl yardımın göstermelik değil yürekten olması gerektiğini, ihtiyacı olanlara ne ihtiyacın var diye sormadan ihtiyacı olabileceğini düşünmemiz gerektiğini öyle bir anlattı ki... Televizyonlarda çığırtkanlık yaparak yardım toplayanların bu insanları akıllarının köşesinden bile geçirmediklerini düşündükçe daha bir çöktüm..
Evet bu gün 17 Ağustos... Böyle hikayeleri konuşacak, duygulanacak resimlere bakıp ağlaşacağız ama hiç birimiz aslında onları daha çok kırdığımızı bilemeyecek, hiç birimiz arkada kalmanın ne demek olduğunu anlamayacağız...
Ölenleri saygıyla anıyorum ama kalanların Allah yardımcısı olsun demekten başka da bir şey yapamıyorum. Yapması gerekenlerin yapmasını umut ederek o amcaları Allah korusun diyorum... Tıpkı bugünün sembolu olan resimdeki amca gibi. Tıpkı arabada yaşamaya mecbur kalan tüm amcalar gibi...
12 yorum:
Yarın hiç bir şey yapmıyacağız,yine kaldığımız yerden devam edeceğiz,ateş düştüğü yeri yakar dedikleri çok doğru,geride kalanların halini ancak onlarla aynı acıyı yaşayanlar anlar,4 tarafı bütün olanlar anlayamazlar,bizler işte sadece sayfalarımızda tek bir gün yazı yazarız,biz yazarız hiç olmazsa,birde hiç hatırlamayanlar var,Devlet kademesinin en küçük kesiminden başlayarak yapılması gerekenler yapılmadıki,tek başına biz bireyler ne yapalım :) Bu ülkede halen çocuğuna süt alamayan,bak mubarek Ramazan ayındayız doğru düzgün iftarını yapamayan,çocuğuna okul harçlığı dahi veremeyen insanlar varken,sen neyin davasını güdüyosun :(
Eğer bir şehirde halen küçücük bir çocuk açlıktan ölüyorsa,oranın muhtarından valisine kadar herkes sorumludur bana göre,sen daha kendi vatandaşının derdini bilmezken başka yerlerdeki insanların derdiylemi dertlenmeye kalkıyosun demezlermi adama,,,
evet bugün 17 ağustos deprem şehitlerini rahmetle anıyoruz,belki dualar okuyoruz onlar için ama ya geride kalanlar için ne yapıyoruz,yada ne yaptık?
Gelibolu 17;
Haklısın, haklıyım, haklılar ama hepsi bu. Herkes haklı ama birileri mağdur. Ben böyle günleri olduğu günlerde konuşulmasına çok üzülüyorum. Bu tip günlerde aslında hiç bir şey yapılmamalı, konuşulmamalı. Susulmalı sadece susmanında çok şey anlattığını anlatırsacına.
Ama ertesi gün kollar sıvanmalı. Seçim öncesi kömür dağıtanlara hesap sorup asıl bu insanlara yardım edilmeli diye haykırmalı. Belki bir ses olunur diye ama olurmuki...
Sevgiler, teşekkürler...
Karşında anlayan insan olduğu zaman sükunetin bir anlam kazanır,yoksa anlamayana dillerin lal olsa ne yazar,,,,evet güzel ülkemde hala seçimden önce kömürler,erzaklar,hediyeler dağıtılıyor,hala körükörüne babasının kocasının oy atacaksın dediği partiye kadınlar oy atıyor,
hala seçilene kadar sağa sola mavi boncuklu vaadler dağıtanlar,ev ev gezenler,nedense seçimden sonra ortadan kayboluyorlar bir hayalet gibi,,,her şartta Allah devletimize milletimize zeval vermesin diyen bir toplumun torunları olarak bizler daha çok zelil olmaya devam edeceğiz....
Gelibolu 17
Evet çok haklısınız ama o hayaletleri saklandıkları delikten çıkarıp kulaklarını çekme zamanıdır...
sevgilerle...
Yazı herkes gibi beni de duygulandırdı..Depremin yaşandığı şehirlerden birindeyim...Ne zorluklar yaşandı birinci ağızlardan dinliyorum..Kötü günler görmüş ama çok şükür ayağa kalmış buralar...Diyecek söz yok..Deprem gerçeğiyle yaşamayı öğrenmek demek tedbirini almak demektir..Hem ferdi hem de yetkililer olarak tedbirlerimizi alalım inşaalah..Herkes kendine düşen görevi yapar inşaallah...
Ve yorumlardan birinde yazan şu cümleye katılmadığımı söylemeden geçemeyecem:''..sen daha kendi vatandaşının derdini bilmezken başka yerlerdeki insanların derdiylemi dertlenmeye kalkıyosun demezlermi adama'' Merak ediyorum etrafınızda yoksullar varken (!) siz gerçekten dünyanın o köşesinde açlıktan ölen çocuklar için bir şey yapmıyor musunuz ? Yapanları kınamanızı gerektiren şey ne sizin için..Oralar sözün bittiği yerler bana göre..Bebekler AÇLIKTAN ölüyor !!! Gerek ferdi gerekse devlet görevlileri tarafından yardım ediliyor olması neden rahatsız ediyor sizleri? Bu zihniyette olanları hiç anlamayacam...Hükümeti beğenmezsiniz hatta lanetlersiniz ama aç insnalara destek oluyor diye küçümsemezsiniz...Neyse...
Sevgili ismini açıklayamayan biri;
olaya hangi taraftan bakarsanız öyle algılarsınız. Hiç kimse hükümeti beğenmemezlik etmiyor. Sadece diyorki; kendi vatandaşlarına biraz daha öncelik ver. Neden hemen hafif bir eleştiri olsa bile bu derece savunmacı oluyorsunuz bunu da ben anlayamıyorum. Halbuki ortada savunulacak bir durum yok. Anlattığım tipteki insanlardan belki de hiç bir hükümetin haberi bile yok. Ama bu cevap değildir. Ülkende böyle bir felaket yaşandıysa bu tip vatandaşları bulmalı ve sahip çıkmalısın. Bunun da hiç bir parti yada kişi ile alakası yoktur.
Lütfen olaylara biraz daha yapıcı bakın. Kimsenin hükümetle uğraştığı yok ve sizde kendinizi hükümet sözcüsü gibi görerek kişilerin fikrini sorgulamayın hemen.
Teşekkürler, saygılar...
Yazını da yorumları da okudum Volkan, sadece bu kadarını söylemek istiyorum. Sözün değerinin olmadığı bir konu bence ve dediğin gibi icraat gerektiren.
Sevgiler...
Haklısın Burcu. Tutamadım kendimi işte naparsın huyum kurusun. Göstermelik icraatlara gelemiyorum. Yapılan herşeyin arkasını görüp canımı sıkıyorum ve tabii sessizde kalamıyorum. Neyse işte umarım birgün anlarız. Sağlık olsun.
Sevgiler, teşekkürler...
Sevgili "Biri" öncelikle yorumumda söylediklerimin sonuna kadar arkasında dururum ben,ve bak halende adımı yazıyorum linkimi veriyorum,senin gibi "biri" rumuzunun ardına saklanmıyorum,beni bilen bilir,4,5 yıldır bir tek siyasi yazı yazmadım,politik rengimi belli etmedim,benim bir tek yorumuma bakarak sen beni hükümet düşmanı ilan edemezsin,,,benim senin oralar diye nitelendirdiğin yerdeki insanlar için bir şeyler yapıp yapmadığım seni ilgilendirmez,benim yorumumda ne parti ismi geçiyor,ne hükümet kelimesi geçiyor,zaten sevgili blog sahibi size layık olduğunuz cevabı vermiş ama bende yorumun sahibi olarak sessiz kalmak istemedim,,,lütfen bir dahaki sefere gerçek kimliğinizle karşıma geçin...
Ah be Gelibolu, o kadar cesur olabilseydi keşke. Ama olamazki. Hep ima ederek, hep korkarak ve hep saklanarak geldik bu günlere. O kadar korkak oldularki, arkadaşlarına yardıma gidenlere pusu kurmayı cesaret sandılar. Yani boşa nefes tüketip yorma kendini sevgili Gelibolu, bunlardan oldukça fazla maalesef...
Sadece gidenlere dua etmekle kalmayıp kalanların da derdiyle dertlenelim uyarısını ciddi olarak veren bir yazı hazırlamışsın. Diline sağlık.
Teşekkürler Kamil...
Yorum Gönder