Sayfalar

8 Ocak 2011 Cumartesi

Sıkıldım..

Sıkıldımm.. Çok sıkıldım ama iyiyim genede.. Tek sıkılmak olsun derdin.. Daha neleri var.. Sıkılırsın geçer, daralır genişlersin.. Sıkılacak kadar da dertsizsin demek!! Ne kadar güzelmiş.. Sıkılan insanda dert olmazmış.. Tüm derdi kendi yaratırmış.. Derdi olan adam zaten sıkılamazmış.. Ama olsun keyif vermiyor işte hiçbirşey.. Sıkıldım işte hadi gel beni kurtar..
İşte buradan sonrası çözümsüzlük.. Sıkılmak ne demek.?? Ne zaman keşfedilmiştir?.. Her sıkıntı sonrasında birşeyler getirirmi?? Sıkılan insan kendi sıkıntısının üstesinden gelirmi?? Ne saçmalıyorum ben...
Evet saçmaladığımı farkediyorum ve duruyorum.. Düşünüyorum, yaslanıyorum, kafamı kaldırıp tavana bakıyorum.. Gülümsüyorum hafiften.. Yok kafayı yemedim.. Anlamaya başlıyorum.. Yarattığım sıkıntının kökenini.. Anlamaya başlıyorum asıl sorunun ben olmadığımı.. Sonra telefonum çalıyor.. Bir dost.. Konuşuyorum.. Konuşurken gülüyorum.. Mutluyum.. Ama neden? Az önceki ben birden nasıl kayboldum.. Kaybolmadım.. Az önceki ben de sıkılmamıştım.. Öyle hissetmek istemiştim.. Bırakmıştım kendi yanlızlığımla başbaşa kendimi..
Bir bardak portakal suyu.. İyi geliyor. Müzik evet müzik.. Ne olursa ama, kimin söylediği de mühim değil..  tazeleniyorum.. Yalnızım ama sıkılmıyorum.. Kendimle oynadım.. Kendime geldim.. İçimizde kopan herşeyi yarattığımız gibi yok etmesinide biliriz aslında.. Önce canavarlaştırırız duygularımızı, sonra sıçana çevirir bir deliğe tıkarız.. Sonrada kurtulur delikten o sıçan, kemirir bizi usulca..
Kapı çalıyor.. Eski sevgili.. Neden geldiki şimdi.. Öyle bakışıyoruz 3 saniye.. Sonra tutup kolundan alıyorum içeri.. Sıkılmış belli.. İyi geliyoruz birbirimize.. Kahve içiyoruz öylesine konuşarak.... Gece bırakıyorum onu evine.. Dönerken bakıyorum şehir canlı, şehir isterik.. Herzamanki yerden alıyorum gecelik nevalemi.. Bir şişe otuzbeşlik bir paket tütün..
Evde kuruluyorum.. buluyorum bir program.. Hem izliyor hem içiyorum.. Sıkılmıyorum ama.. kendimle başbaşayım..
Sabah erken, çok erken kalkıyorum nedense.. İçimde bir huzur.. Bugün sanki farklı olacakmış gibi.. İşimde bile bir başka heyecanlıyım.. Nedensiz ama var işte bir mutluluk.. Sonra anlıyorum sebebini.. O gün görüyorum onu, tamda arabamdan inerken.. hatırlarmıki beni diyorum.. İçten bir gülücükle merhaba diyorum Şaşırmıyor "aa merhaba nasılsınız!" diyor bana.. Evet ben o günden beri seni beklemiştim sanki.. Duramıyorum yerimde.. sarılıyorum 40 yıllık sevgiliymişiz gibi.. Anlam veremesede anlıyor benim tutkumu..
Bir gece tanışmıştım onunla arkadaşımın evinde.. Çok şey paylaşmıştım sarhoş kafamla.. Ama unutamamış beynim.. Aşka düşürmüş beni.. İşte o gün gitti bütün sıkıntım.. Meğer dedim sıkıntıyı yaratanda benmişim..
Şimdilerde beraberim aşkımla.. Ama gene sıkılıyorum arada.. Anlamıyorum bu hayat neden bu kadar zorlarki beni..
Hiçbirşey yapmadığım için sıkılıyorum. Sıkıldıktan sonrada hiçbirşey yapmak istemiyorum... 
Biliyorum asıl sıkıntının beynimizin içindeki gizli kutulardan ara ara fışkırdığını.. Biliyorum sıkılan insanın tek çaresinin kendisi olduğunu.. Biliyorum artık yalnızlığın sürekli sıkıntı doğurduğunu.. Biliyorum gerçek sevginin yerini hiçbirşeyin dolduramadığını...
Sıkıntılarımız olmasa anlayamazdık etrafımızdaki güzelliklerin değerini... Bunuda çok iyi biliyorum..

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Yaw kardeş bu ne sıkıntılı bir yazı olmuş, içim sıkıldı be! Dinlen biraz, yat uyu falan ne biliym! :-)

Volkan DENİZ dedi ki...

E ama başlıktan anlamadın galiba.. Sıkıldım diyen adamın yazısı nasıl olucaktı ki.. içini sıktığına göre de olmuş işte :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...