Sayfalar

20 Ocak 2011 Perşembe

Reklam kokusu...

Kadını kadın yapan kokusudur.. parfümünün kokusu değil ama kendi ten kokusu.. Aslında baştan çıkarıcı taraf da burada gizlidir.. Her şeyin orijinine ulaşırsan aldanmazsın.. Ama her şey karşısındakini aldatmaya kurgulanmıştır.. Ya boyanarak, ya koku sürünerek, ya şeklini değiştirerek.. Pazarlama prensibi de, reklam da hep kandırmaca üzerinedir.. İşin tuhafı bizde bile bile kanarız.. Çocukların çok sevdiği, gerçekten de lezzetli olan her şey, çok sağlıksızdır.. Her tarafta her programda bağırırlar. "Sakın yemeyin" diye.. Ama bakarsınız tüm marketlerin en göz alıcı yerinde boy boy dururlar.. Gel de alma, gel de yeme.. Her şeyi yasaklayanlar bunları yasaklayamaz.. Neden ki...

Sokağa çıkarsınız.. hoş kokulu kadınlar.. renkli renkli mağazalar.. Albenisi bol olan sağlıksız yiyecekler.. Hepsinin gözü sanki cebinizdeki üç kuruştadır.. Bunlar yetmezmiş gibi birde yol ortasında "Efendim bir anket dolduruyorsunuz.. Sizi tatil köylerine tatile gönderiyoruz" diyen üçkağıtçı fırsatçılar.. Hepsi yalan, hepsi aldatmaca.. ama lazım.. Köşede bakarsınız adam, 1 liraya tavuk döner veriyordur yanında da ayran.. aklınız almaz nasıl diye ama bakarsınız ki kapı kuyruk..

Televizyondaki reklamlar hep bana yıllar öncesinin Kemal Sunal filmlerinden birini hatırlatır.. Çok ünlü olmuştu filmde ve ona reklamlarda kalitesiz ürünlerin ne kadar kaliteli olduğunu anlattırıyorlardı.. Sonrada bozulan her ürün için malı alan herkes Kemal Sunal'a saldırıyordu.. Şimdi düşünüyorumda adamın biri çıkıyor gelin 10 bin liraya ev vereyim diyor.. Sanki gerçekten verecekmiş gibi.. O evlerin değerinin 500 bin olduğunu biliyorsunuz ama o adamın reklamlarını izliyorsunuz ve tanıyorsunuz.. Bir müddet sonrada sempatik görünmeye başlıyor.. hatta biraz birikmişiniz olsa o sempatiye güvenip gidip ev almaya kalkışacaksınız.. Sonrada gittiğiniz yerde reklamda oynayan gülen adam yerine size boş boş bakıp bu salak ne gelmiş buraya diyen adamlarla karşılaşacaksınız.. yada tüm banka reklamlarında hep güleryüzlü karşılarlar her müşteriyi.. Siz gene gaza geliyorsunuz bankadaki çalışandan güleryüz bekliyorsunuz.. Bırakın güleryüzü yüzünüze bakanını bulamıyorsunuz...

Televizyonlarda saç saça baş başa iki manken izlettiriyorlar size. Sonra o mankenlerden birini bir dizide başrolde görüyorsunuz.. Mesleği mankenlik ama 25 yaşında emekli oluveriyor, televizyonun gücü sayesinde.. birkaç bölüm sonrada tartışma programlarında oyuncuları eleştirirken seyrediyorsunuz aynı kadıncağızı..
Eğleniyoruz, zaman geçiriyoruz derken suratımıza bir keriz demedikleri kalmıyor ama bakıyorsunuz genede en çok magazin haberleri izleniyor.. Hiç unutmam bir zamanlar Sabancı'ya sormuşlardı ne izliyorsunuz diye O da "akşamları açıyorum televoleyi, acayip rahatlıyorum" demişti.. acaba onada özellikle mi söyletmişlerdi.. sanmıyorum ama.. Yıllar önce söylemiş adam ben unutmamışım... Tuhaf işte..

Bütün bunlardan sonra dönüp bakıyorsunuz kendinize.. Arkadaşlarınızla bir araya geldiğinizde hep bu tip programları eleştiriyorsunuz.. Ama çocuğunuza mutlaka cips alıyorsunuz.. Haberlerde magazinle ilgili program oldumu zaplamaktan vazgeçip bir duruyorsunuz.. Evlilik programlarında halkın nabzını tutuyorsunuz.. Ki bende çok seviyorum bu arada.. Doktorum programını izleyip ertesi gün tam teşhis koyarak doktora koşuyorsunuz.. Sigara sansürü adına ağızdaki sigarayı çiçeğe çevirdiklerini görünce sigara içmeyeceksenizde yakıyorsunuz o an bir tane.. Çünkü sigara satışı toplumların hayatını kurtarır.. vergi toplayamayan ülkeler nereden para toplar.... İşte bu tip ürünlerden.....

Neyse bitecek gibi değil.. Yazdıkça kendimi daha bir salak hissetmeye başladım bari size öyleymişsiniz gibi hissettirmeyeyim.. Hadi bakalım devam, bir süt almak için girdiğiniz marketten 300 lira ödeyerek çıkmaya...

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Sizin yazıları okumadan yatamaz oldum ben de.her okuduğumda da aklımdan geçenleri yazmadan edemiyorum.bir filmde geçiyordu adam reklamcı ,soruyor gençten bir çocuk nedir reklam diye cevap şu;reklam,insanların ihtiyacı olmayan şeyi ihtiyacı varmış gibi gösterme sanatıdır.ve bizler de inanıyoruz onlara ve bir süre sonrada esiri oluyoruz o şeylerin.halbuki insanın ne kadar az şeye ihtiyacı varsa o kadar zengindir.ben o yüzden kendimi keriz değil ama çok fakir hissediyorum onları görünce, ne kadar da çok şeye ihtiyacım varmış meğer..demir topal...

Volkan DENİZ dedi ki...

bende sizin yorumlarınızla dahada güçlendiğimi hissediyorum.. teşekkür ederim..

Adsız dedi ki...

müge anlı'yı unutmuşsunuz volkan bey...(gerçekten en sevmediğim program)reklamın iyisi kötüsü olmazmış ama....

Volkan DENİZ dedi ki...

bir tek müge anlı olsa keşke.. saymaya kalksam 7 ciltlik bir seri olr..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...