Sayfalar

13 Aralık 2013 Cuma

Klişeden öte...

Klişe hayatlar sarmış her yanı. Nereye baksan klasik yaklaşımlar, öğreten adamlar dolu. Öyleki herkes dürüst, herkes zeki, herkes herşeyi en iyi haliyle görüyor. Bir ben salak, bir ben yetersiz, bir ben anlamayan hödük.

Herkes eleştiriye açık ve herkes demokrat. Ama "bu nasıl olur" de bakalım. Etrafında bir sürü kocaman göz. "Höt" diyiveriyor sana. Sıkıysa "yanlış yapıyorsun!" de. Yok olmaz yanlış gören sensin. Saçmasapan bakarsan böyle olur. Hem niye sen gördünki sadece.. Bak herkes uyum içinde bir sen mi akıllısında gördünki yanlış olabilecekleri. Hadi ordan...

Sonra da düşün dur acaba neden sürekli kazık yiyorum, acaba sahtekarlık bu ülkede neden on numara rağbet görüyor ve acaba sesini çok çıkarabilenler neden sessiz çoğunluğu en acımasız haliyle yönetiyor hem de bakmadan kimdir nedir...

Biliyorum herşey içimizde sakladığımız gizli dürtülerimizde başlıyor. Şişen egoların tek sorumlusu o gizli saklı bizi dürten ulaşamadığımız değerler, mekanlar ve hatta makamlar. Çünkü hepimiz daha ilkokulda birgün o koltuğa ben oturmalıyım diye büyüyoruz farkına varmadan. Hepimiz mutlaka bildik bir adam peşinden gidiyoruz, kapasitemize ortamımıza bakmadan hemde. Sonra zamanı gelince bulunduğumuz yere bir bakıyoruz.. Yok olmamış , bir şeyler eksik kalmış.. Eee ne olacak şimdi.. Ne olacak hadi saldır şimdi ve bulduğun her fırsatta içinde gizlediğin tatminsizliklerini sal ortaya. Hiç bakmadan hemde kiminle nereye yürüdüğüne. Sonra da buna demokratik ortam de... Pehh...

En kızdığım yaklaşımdır bir sakata bakınca şükret arkadaşım diyen türdeki insanlar. Sen haline şükrederken acaba o kıyasladığın kişi ne düşünür bilirmisin hiç. Yok bilsen zaten böyle bakmamayı öğrenirsin. ilk baktığında onun eksik yanını değil yüreğini beynini görebilirsin ama senin gözün hep o eksik uzuvdadır ya bakar bakar şükredersin. Oysa her kıyasladığında onu yaraladığını biraz anlasan ya. Kendimizi anlatmak ve başkalarına bakarak kıyaslamak yerine karşımızdakini anlamaya çalışsak, cenneti ölmeden göreceğiz belkide ama işte klişe dünyada yaşıyoruz nede olsa. Önce "ben" olmalı... Kimbilir... belkide tek doğru budur.




10 Aralık 2013 Salı

Mutluluk.. Ayrılık.. Ve Yeniden Hayat...

Bazen...
Bırakıp seyretmek gerekir ardından gideni. Öylesine yaşanmışlıkları düşünerek unutmak gerekir kalan hatıraları. Sonrasını düşünmeden, öncesine bakmadan, yaşanan anın hüznünü yutkunup kabullenmek gerekir olan biteni.

Sonrası...
Nasılsa şekillenecektir geçtikçe zaman. Hayat zaten suç ve ceza çekilerek yaşanan bir süreç değil midir. Gündüz işlenen suçların cezası gece rüyalarda bile çekilmez mi. Gün ışığında koşturan zihinlerimiz gecenin karanlığında derin düşüncelere boğulmaz mı. En güzel bakışlarımızın altındaki hüznü kimler görebilir ki...

Ayrılıkların başlangıcı büyük heyecanla başlayan birliktelikler değil midir? Öyleyse suç ve cezadan ziyade mutlulukların sonundan da hüzün gelmesi şart mıdır ki çok gülen hep ağlar...

O zaman varsın yaşansın hesapsız her ne hissedilip hissettiriliyorsa. Varsın koştursun yürekler atmak istediklere yere ve bırakın yaşansın hayatlar biraz da bencilce... Mutlu olmakta sevmekte anlıksa hissedildiği yerde yaşansın ve bitsin. Nasılsa hiçbiri sürekli olmayacak.

Ve bitmeden yakalansın hak edilen ne varsa hayattan..
dünya döndükçe...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...