Sayfalar

15 Kasım 2012 Perşembe

Geç kalmadan...

İçimden geldi. Yıllardır aramadığım bir tanıdığımı aramak istedim... Aradım.
Telefonu yorgun sesli bir bayan açtı. Biraz merakla biraz da utanıp sıkılarak. "Belki de bu numara artık onun numarası değildir" diye düşünerek. "Fatih usta orda mı?" dedim usulca. Karşıdaki ses derin bir nefes aldı ve... "İki yıl önce kaybettik. Onun telefonunu ben kullanıyorum, eşiyim" dedi.

Ne yaptığımı ve ne dediğimi hatırlamıyorum bile. Ama bir zaman sonra gözümü tavana dikmiş bakarken fark ettim kendimi.

Bir de iki yıl olmuş üstelik. Benim haberim olmadığı gibi iki yıl önce ölen birini arıyorum. Ve ben bu adamla neler yapmamıştım ki. Zıpkıncıydı. Dalışın inceliklerini ondan öğrenmiştim. Suya dalıp kayaya yapışır ve nefes almayı unuturdu. Sanki solungaçlı gibiydi. Ben defalarca nefes alır çıkardım ama o orada sessiz bekler ve mutlaka beklediğini de alırdı. Bazı sabahlar sabahın köründe zifiri karanlıkta gelirdi evimin önüne. Arabasının gürültüsünden uyanırdım zaten. Ama o araba onun oyuncağı gibiydi, hangi tür bir yakıtla çalıştığından emin değildim ama çalışırdı işte bir şekilde.

Sonra ayrıldık koptuk. İlk zamanlar bir kaç telefon görüşmesi derken sonra iyice koptuk. Her zaman da ulaşılmazdı zaten numarasına. Bana "dostum" diyen nadir adamlardandı ve benden tam 23 yaş büyüktü...

Aklıma düşüyor, arıyorum ve öğreniyorum. Sonra da sorguluyorum acımasız hayatın içindeki acımasız geçen zamanı ve yenik düştüğüm için kahroluyorum. Kızıyorum kendime ama nafile. Artık olmayacak. pişmanlıklarım da var ama neye yarar ki...

Sonra alıyorum telefonumu elime tüm numaraları sırayla arıyorum. Kimi şaşırıyor kimi mutlu oluyor ama tek tek aradım hepsini evet. Tavsiye ederim sizde yapın... Geç kalmadan...



5 Kasım 2012 Pazartesi

Kızıl sonbahar...

Kızıl, çok kızıl, kurumuş bir gün. Bir sonbahar yansıması. Akla ilk gelen sonraki zaman içinde yaşanacaklar. Üşüyüp içine kapanacak herkes ve hatta her şey kış uykusunda olacak bir dönem. Dolaşım yavaşlarken hayatın hızı da gaz kesecek. Enerji azaldıkça beklentiler düşüp heyecanlar ertelenecek...

Bir tek duygular boş durmayacak. Yürekler hep isteyecek. Gözler hep arayacak. Başlangıçlar olacak her bitişin ardından. Ama onlar da bitecek bir zaman sonra. Ama olsun bunu bilen de bilmeyen de bu durumu asla düşünmeyecek. "Bitsin diye yaşanmıyorsa, bitecek diye başlamamak ta anlamsız olmalı" diyecek duygusunu kullanmayı bilen herkes...

Gün ışırken hissedilen her şey gün batarken renk değiştirecek. Tıpkı yazdan sonra renk değiştiren doğa gibi ve her çok gülenin bir gün ağlayacağı gibi.

Dökülen yaprakların arasındaydım. Yürüdükçe hışırdayan sesini dinledim doğanın. Yaşama bir es, bir mola verdiğini gördüm. Birkaç ay sonra daha kudretli gelmek adına gereksiz uzantılarını attığını anlattı bana. Sessizce geçerken yanından, hüznünün içindeki geleceğe dair umutların doğurduğu mutluluğu gördüm. Bir yenilenmenin gelebilmesi için görevi bitenlerin gitmesi gerektiğini anladım. Tıpkı zorlama yaşanan hayatlar gibi. Zorlama yaşanan hayatın içindeki keşfedilmemiş cevherlerin harekete geçmesi için var olan statik anlayıştan dinamik anlayışa geçmek gibi.

Kızıl sonbaharın verdiği mesajları aldım. Kuru kızıllığın içindeki yeşili gördüm. Yeniden yeşerebilmek için önce kurumak gerekiyormuş anladım...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...